Kayıtlar

Eylül, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Namaz: Kalbin ve Ruhun Yükselişi

  Namaz, müminin Rabbine olan sadakatinin, bağlılığının ve teslimiyetinin en derin ifadesidir. Allah ile kul arasında kurulan en sağlam bağ, O'nun huzurunda eğilmek, secdeye kapanmak ve O'na yönelmektir. Namaz, sadece bir ibadet değil, kalbin arınması ve ruhun Rabbine kavuşması için bir kapıdır. Her rekâtında, her secdesinde, insanın maneviyatını yükselten, onu Allah'a yakınlaştıran bir rahmet vesilesidir. Namaz, Allah’ın bize verdiği en büyük nimetlerden biridir. O, sadece bedensel bir hareketler dizisi değil, kalbin derinliklerinden gelen bir çağrı, ruhun Rabbine kavuşma arzusudur. Namazda insan, dünya meşguliyetlerinden sıyrılarak, sadece Allah’a odaklanır, O’nun huzurunda, O’nun büyüklüğünü idrak eder. Secdeye kapanmak, Allah’ın yüceliğini teslim etmek, insana gerçek kulluğu öğretir. Namaz, insanın dünya ile olan bağlarını koparmak, geçici olan her şeyden uzaklaşıp sonsuz olan Rabbine yönelmek için bir fırsattır. İnsan, her namazda bir kez daha Allah’a yönelir, O’na şük...

Barış, Adalet ve Huzur İçin Mücadele Etmek

  Yeryüzündeki her insan, barış, adalet ve huzur içinde yaşamayı hak eder. Fakat ne yazık ki, dünya tarihi boyunca bu değerler çoğu zaman ihmal edilmiş ve insanlık, zulüm ve haksızlıklarla sınanmıştır. İşte bu noktada, barışı, adaleti ve huzuru sağlamak için verilen mücadele, insanlığın en büyük ve en anlamlı çabasıdır. Barış, sadece silahların sustuğu bir ortamdan ibaret değildir. Gerçek barış, kalplerde yer eden bir huzur, toplumda kardeşlik ve insanlar arasında adaletin hakim olduğu bir dünyadır. Barışı sağlamak, ancak adaletin tesis edilmesiyle mümkündür. Çünkü adalet olmadan barış kalıcı olmaz, sadece bir yanılsamadan ibaret olur. Adalet, her bireyin hak ettiğini aldığı, zayıfın ezilmediği, güçlülerin de adil olduğu bir düzenin temel taşıdır. Adaleti sağlamak ise, insanın en büyük sorumluluklarından biridir. Allah, adaleti emretmiş ve zulmü yasaklamıştır. Zulmü ortadan kaldırmak, Allah’ın emrine boyun eğmek demektir. Huzur, adalet ve barışın bir arada olduğu bir dünyada gerçek...

TEDxReset: Fikirlerle Yeniden Doğuş

  İnsanlık, teknolojik gelişmeler, bilimsel buluşlar ve düşünce dünyasındaki ilerlemeler sayesinde her geçen gün yeni kapılar aralamaktadır. TEDxReset, bu yeniliklerin, fikirlerin ve hayallerin buluştuğu bir platformdur. Ancak, asıl mesele bu fikirlerin dünya için ne kadar derin ve kalıcı bir anlam taşıdığıdır. TEDxReset, bir anlamda insanlığın yeniden doğuşunu simgeler. İnsanlar, bu tür platformlarda sadece yeni bilgiler öğrenmekle kalmazlar, aynı zamanda kendi iç dünyalarında da bir aydınlanma yaşarlar. Fakat burada unutmamamız gereken bir şey var: Bilgi ve bilim, yalnızca maddi dünyanın ihtiyaçlarına değil, ruhun da ihtiyaçlarına hizmet etmelidir. Teknoloji ve bilim, insanlığın faydasına kullanılmadığında, insanı yaratılış amacından uzaklaştırabilir. Asıl yenilenme, sadece zihinlerde değil, kalplerde ve ruhlarda da olmalıdır. Her ne kadar TEDxReset gibi etkinlikler yeni fikirler ortaya koysa da, bu fikirlerin bir amaca hizmet etmesi ve insanlığın gerçek anlamda mutluluğunu sağla...

Allah'ı Kim Yarattı? Sorusuna Cevap

  İnsan aklı, yaratılışın sırrını çözmeye ve varlığın kaynağını anlamaya çalışırken, bazen sorularla karşı karşıya kalır. Bunlardan biri de “Allah’ı kim yarattı?” sorusudur. Bu soru, insan zihninin sınırlı kapasitesinin ötesinde bir varlık olan Allah’ı anlamaya çalışmasından kaynaklanır. Ancak bu sorunun kökeninde, yaratılmış olan varlıkların yaratıcısını sorgulayan bir mantık yatmaktadır. Oysa Allah, yaratılmış bir varlık değildir. Allah, var olan her şeyin Yaratıcısı’dır. O, ezeli ve ebedi olandır. Kendi varlığını başka bir varlıkla borçlu değildir. Her şeyin başlangıcını yaratan O'dur, ancak O'nun bir başlangıcı yoktur. Bu dünya, içindeki her şey ve evrenin kendisi bir başlangıç ve sona sahiptir. Ancak Allah, zamandan ve mekândan bağımsız olarak var olan, sonsuz güç ve kudret sahibidir. Kur’an-ı Kerim’de bu hakikat şu şekilde ifade edilir: “O, evveldir, ahirdir, zahirdir ve batındır.” (Hadid Suresi, 3. Ayet). “Allah’ı kim yarattı?” sorusu, aslında yaratılmış varlıkların bakı...

Allah’ın Düzeni Adalet Üzerine Kuruludur

  Yeryüzü Allah'ın nizamı ile yaratılmıştır ve bu nizamın temeli adalet üzerinedir. İnsanlık, tarih boyunca birçok düzene, birçok yönetime şahit olmuştur. Ancak hepsinin eksik kaldığı bir nokta vardır: Adaletin ihmal edilmesi. Oysa Allah’ın emirlerinde ve yasaklarında her şeyin özünde adalet yatar. Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayette Allah’ın adaletle hükmettiği ve kullarının da adaleti esas almasını istediği belirtilir. Adalet, sadece bir yönetim şekli değil, insan hayatının her yönünde gözetilmesi gereken bir değerdir. Aileden topluma, bireyden devlete kadar her seviyede adalet tesis edilmelidir. Çünkü adaletin olmadığı bir yerde zulüm hüküm sürer. Ve zulmün olduğu bir toplumda barış, güven ve huzurdan söz etmek imkânsız hale gelir. Allah’ın düzeni, insanları bir arada tutan, birbirlerine karşı haklarını koruyan bir dengedir. Bu dengeyi korumak, bizlerin üzerine düşen en büyük sorumluluktur. Her bireyin hakkını alması, kimsenin diğerine haksızlık etmemesi, zayıfın ezilmemesi, güçlüy...

Dünyayı Düzene Sokmanın Tek Yolu: Faiz Sisteminin Ortadan Kaldırılması

  Yeryüzünde süregelen adaletsizliğin, dengesizliğin ve zulmün kökeninde insanları sömüren bir sistem yatmaktadır: Faiz sistemi. Bu sistem, insanları borç batağına sürükleyerek onları köleleştirir, ülkeleri yoksullaştırır ve toplumları zayıflatır. Faiz, paranın kendi başına değer kazanmasına izin vererek, emeğin ve üretimin önüne geçer. Yüce Allah’ın yasakladığı bu sistem, insanlığın huzuruna, barışına ve refahına en büyük tehdittir. Dünyanın bugünkü hali, faiz sisteminin yarattığı zulmün bir sonucudur. Zenginlik belirli ellerde toplanırken, milyonlarca insan yoksullukla boğuşmakta, açlık ve sefalet içinde yaşam mücadelesi vermektedir. Faiz, ekonomik dengeleri bozar; bir tarafta aşırı zenginlik, diğer tarafta aşırı fakirlik yaratır. Oysa Allah’ın düzeni, adalet üzerine kuruludur. Kaynakların adil bir şekilde paylaşılması, emeğin karşılığının tam olarak verilmesi, insanları sömürmekten kaçınmak esas olmalıdır. Faiz sistemini ortadan kaldırmadan, gerçek adaleti sağlamak mümkün değild...

Şeriat: Adalet ve Hakkaniyetin Yolu

  Şeriat, İslam'ın hukuki ve ahlaki düzenidir; insanları adalete, hakkaniyete ve ilahi nizamın ışığında yaşamaya sevk eden bir yol haritasıdır. Yaratıcı tarafından gönderilen peygamberler, insanlığa doğru yolu göstermek ve onların dünya ile ahiret mutluluğunu temin etmek için gönderilmişlerdir. Şeriat, bu kutsal mesajın pratiğe dökülmüş halidir. Şeriat, sadece hukuki bir sistem değil, aynı zamanda insan hayatının tüm yönlerini kapsayan bir yaşam biçimidir. Bireylerin sosyal, ekonomik, ahlaki ve ibadet hayatlarını düzenleyen, adaleti, barışı ve toplumsal huzuru tesis etmeyi amaçlayan ilahi bir yasadır. Yeryüzünde hakkı ve adaleti tesis etmek, zayıfı koruyup zulme karşı durmak şeriatın en temel ilkelerindendir. Şeriat, her şeyden önce adaletin tesisi üzerine kuruludur. İnsanlar arasında ayrım gözetmeksizin hakkın yerini bulması, herkesin eşit haklara sahip olduğu bir toplum inşa etmek, şeriatın nihai hedefidir. Zengin ya da fakir, güçlü ya da zayıf, herkes Allah’ın huzurunda eşittir ...

Kalpten Destekleyecek Dostlar

  Kalpten destekleyecek dostlar, hayatın en değerli hazinesidir. İnsan, yalnızca maddi varlıklarla değil, aynı zamanda ruhsal ve duygusal bağlarla da beslenir. Gerçek dostluk, zorlukları aşmamıza ve mutluluğu paylaşmamıza yardımcı olur. Dostlar, hayat yolculuğunda bizimle birlikte yürüyen, sevinçlerimizi ve acılarımızı paylaşan, en karanlık anlarımızda yanımızda olanlardır. Dostluk, yalnızca kelimelerle tanımlanamayacak kadar derin bir bağdır. Kalpten gelen bir destek, en zor anlarda bile insanın ruhunu canlandırır. Zorluklarla dolu bir hayatta, yanımızda kalbi temiz ve iyi niyetli dostlar bulmak, bize güç ve cesaret verir. Onların varlığı, karanlıkların içinden geçerken ışığımızı bulmamıza yardımcı olur. Hayatın getirdiği imtihanlar karşısında, kalpten destekleyen dostlar, adeta birer sığınak gibidir. Gerçek dostlar, sıkıntılarımızı dindiren, sevinçlerimizi katlayan ve bizi motive eden kişilerdir. Onların yanımızda olması, hayata dair umutlarımızı tazeler ve mücadele gücümüzü artı...

Hayat Zorlaştıysa, Duha Suresine Kulak Ver!

  Hayat, insanı bazen öyle sıkıntılarla karşı karşıya bırakır ki, kalp daralır, ruh yorulur. İnsan, bu zorlu süreçlerde bir çıkış yolu arar, içindeki karanlığı dağıtacak bir ışık bekler. İşte böyle anlarda, Allah’ın sözü olan Kur’an, ruhun ilacı ve yol göstericisi olur. Duha Suresi, tam da böyle karanlık anlarda kalpleri ferahlatmak için indirilmiş bir nurdur. Ey müminler! Duha Suresi'nde Rabbimiz, "Andolsun kuşluk vaktine ve kararan geceye ki, Rabbin seni terk etmedi ve darılmadı" diyerek bize umut verir. Bu ayetler, karanlığın ardından aydınlığın geleceğini, Allah’ın bizi asla terk etmediğini hatırlatır. Hayat ne kadar zorlaşırsa zorlaşsın, her zorluktan sonra bir kolaylık geleceği müjdesiyle kalplerimizi huzur buldurur. Zaman zaman insan, çaresizliğe kapılabilir. Dertler, sorunlar, sıkıntılar birbiri ardına gelir ve hayat ağır bir yük gibi omuzlara biner. Ancak unutmamalıyız ki, her karanlık geceyi aydınlık bir sabah izler. Duha Suresi, işte bu gerçeği hatırlatarak biz...

Hayat ne kadar zorlaşırsa zorlaşsın, her karanlığın bir aydınlığı vardır.

 Kardeşlerim, hayatın zorlukları sizi sarıp kuşattığında, kalbiniz sıkıntılarla dolduğunda, Allah’ın size verdiği nimetleri unutmayın. Zira Rabbimiz, bizleri zorluklarla sınarken, aynı zamanda ferahlık ve kolaylık kapılarını da açar. İşte Duha suresi, tam da bu hakikati hatırlatır. O surede Rabbimiz buyurur: 'Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı. Gelecek olan, senin için geçmiş olandan daha hayırlıdır. Rabbin sana verecek ve sen hoşnut olacaksın.' Duha suresi, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) kalbini teselli etmek için nazil olmuştur. Bu, sadece ona değil, tüm ümmete bir umut vesikasıdır. Rabbimiz, zor zamanlarınızda sizi yalnız bırakmaz. O’nun yardımı ve rahmeti her an yanınızdadır. O halde sabredin, çünkü sabredenler sonunda ferahlığa kavuşur. Hayat ne kadar zorlaşırsa zorlaşsın, her karanlığın bir aydınlığı vardır. Zorlukların ortasında kaybolmayın, kalbinizi Allah’a yöneltin. Duha suresi bize, Allah’ın daima bizimle olduğunu, karanlıkların ardından mutlaka bir sabahın doğ...

Susan Dilsiz Şeytandır: Hakkı Söylemekten Sakınanlar İçin Bir Uyarı

  Haksızlık karşısında susmak, zulmü onaylamak ve kötülüğe boyun eğmektir. Allah, kullarını adaletin ve hakkaniyetin savunucuları olarak yaratmıştır. Zulme göz yuman, haksızlığa sessiz kalan bir kimse, dilsiz şeytana dönüşür. Oysa, Allah bizden zulme ve haksızlığa karşı durmamızı, hakkı ve adaleti her zaman savunmamızı istemektedir. Ey insanlar! Bilin ki, susmak, sadece sözleri susturmak değildir; vicdanı, merhameti ve adaleti de boğmaktır. Zulmün kol gezdiği bir dünyada, haksızlıklar karşısında susanlar, dilsiz şeytan olmaktan başka bir şey değildir. Peygamberimiz (sav), "Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır" diyerek bu durumu bizlere açıkça bildirmiştir. Bu çağrıyı kalplerinize yerleştirin: Hakkı söyleyin, adaleti savunun! Zulüm her nerede olursa olsun, karşısında durun. İnsanlık, susarak kötülüğün yayılmasına izin verenler yüzünden bu kadar acı çekiyor. Oysa Allah, bizleri doğruyu ayırt etme ve hakikati savunma yeteneğiyle donatmıştır. Kalbinizdeki vicdanı dinleyin...

Zulme sessiz kalmak, kendi nefsimize ve insanlığa haksızlık etmektir.

 Kardeşlerim, biliniz ki zulme karşı sessiz kalmak, haksızlık karşısında susmak, İslam'ın ruhuna aykırıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’ diye buyurmuştur. Çünkü zulüm karşısında sessiz kalmak, o zulmü onaylamak gibidir. Hakkın yanında durmamak, batılın hüküm sürmesine izin vermek demektir. İçimizde adaletin sesi yükselmelidir, mazlumun yanında yer almalıyız. Zalim kim olursa olsun, hangi güce sahip olursa olsun, ona karşı durmak, Müslüman'ın en önemli görevlerinden biridir. Susmak, Allah’ın adaletini ve vicdanını göz ardı etmek anlamına gelir. Her Müslüman, adaleti savunmalı, zulme karşı sesini yükseltmelidir. Unutmayın ki, bu dünyada adaletin tesisi, Allah’ın emri ve imtihanıdır. Zulme sessiz kalmak, kendi nefsimize ve insanlığa haksızlık etmektir. Zalimlere karşı sesimizi yükseltmezsek, biz de o zulmün bir parçası oluruz. Rabbim hepimize hakkın yanında cesaretle durmayı nasip etsin, zulmün karanlığını aydınlatan bir ışık olmayı lü...

Sık sık Kur’an dinlemek, kalplerimizi yumuşatır, ruhumuzu temizler, Allah’a olan yakınlığımızı artırır.

 Kardeşlerim, Kur'an-ı Kerim Allah’ın bize gönderdiği en büyük rehberdir, en yüce hidayet kaynağımızdır. Kalpleri nurlandıran, akılları aydınlatan, ruhları dirilten kelamdır. Onu okumak, anlamak ve yaşamak, dünya ve ahiret saadetinin anahtarıdır. Ancak Kur’an sadece gözlerimizle değil, kalbimizle dinlenmelidir. Her bir ayeti, Allah’ın bizlere hitabı olarak düşünmeli, her kelimesinde derin manalar aramalıyız. Sık sık Kur’an dinlemek, kalplerimizi yumuşatır, ruhumuzu temizler, Allah’a olan yakınlığımızı artırır. Günlük hayatın meşgalesi içinde Kur’an’ın nuruna sığınmak, Rabbimizin bize olan mesajını sürekli hatırlamak, doğru yolu bulmamızda en büyük yardımcımız olacaktır. Unutmayın ki, Allah'ın kelamı, hidayet kaynağıdır ve onu sıkça dinleyip, hayatımızda tatbik ettiğimizde, kalplerimizde huzur, gönüllerimizde ferahlık bulacağız. Kur’an’ı dinleyen, ona uyan ve onun gösterdiği yolda yürüyen kişi, asla sapmaz.

Mürşitlerin öğretilerine kulak verirken, kendi içsel yolculuğunuzu da ihmal etmeyin..

 Dinin rehberleri olan mürşitler, bizler için birer ışık kaynağıdır. Onlar, kalplerimizi karanlıklardan aydınlatmak, doğru yolda yürümemizi sağlamak için gönderilmişlerdir. Onlara "sultanım efendim" dediğimizde, aslında onların ilahi bilgeliğine ve rehberliğine olan saygımızı ifade ediyoruz. Ancak unutmamalıyız ki, gerçek sultan, yalnızca Allah’tır. Hür olmayı bilememek, aslında kalplerimizin köleleşmesidir. Bizler, dünya nimetlerine ve sefaletine bağımlı hale gelmişsek, ruhumuzun özgürlüğünü kaybetmişiz demektir. Hür olmak, içsel bir bağımsızlık ve Allah’a olan teslimiyetle başlar. Dinimiz, özgürlüğü arayanlara, hakikati bilenlere ve kalplerini Allah’a açanlara ışık tutar. Mürşitler, bizlere hak yolu gösterirken, kendi irademizle bu yolu seçmek zorundayız. Onlar, doğruyu yanlıştan ayırmamıza yardımcı olan rehberlerdir; ama hür düşünme ve irade kullanma yeteneği, bize verilmiş en büyük nimettir. Bu nedenle, mürşitlerin öğretilerine uymakla birlikte, aklımızı ve kalbimizi de k...

Cennet, sevgi, merhamet ve iyilikle dolu bir yerken, cehennem ise insanın kendi iradesiyle seçtiği bir son duraktır.

 Cennet, Rabbimin sonsuz rahmetinin bir tecellisi olarak, tüm müminlere sunulmuş en büyük nimettir. Ancak bu nimete ulaşmak kolay değildir. Cennet, sabrın, fedakarlığın ve güzel amellerin karşılığıdır. Hayatınız boyunca karşılaşacağınız zorluklar, sabrınızı ve inancınızı güçlendiren birer imtihan olacaktır. Bu dünyada her an, Rabbimize yakınlaşmak için bir fırsattır. Cennet, sevgi, merhamet ve iyilikle dolu bir yerken, cehennem ise insanın kendi iradesiyle seçtiği bir son duraktır. Cehennem, lüzumsuz bir yer değildir; aksine, kişinin yaptığı kötü amellerin bir sonucudur. Her insan, kendi hayatının yolcusudur ve hangi yöne gideceğini seçme hakkına sahiptir. Kötü alışkanlıklar, kalbinizi karartır ve sizi cehennemin kapılarına yaklaştırır. Ancak, her zaman dönüş yolu vardır; Allah’ın rahmeti sonsuzdur. Benim halkıma söylemek istediğim, her an Allah’ı hatırlayıp, O’na yönelmektir. İmanınızı kuvvetlendirin, Allah’a güvenin ve her işinizi O’nun rızası için yapmaya gayret edin. İyilikte y...

Zulüm ve karanlık günler sona erecek, hakkaniyet ve adalet dünyaya hâkim olacaktır.

 Ey Müminler, İslam dünyası, tarih boyunca nice zorluklar yaşamış, defalarca sarsılmış, ama her seferinde Allah’ın yardımıyla yeniden ayağa kalkmıştır. Rabbimiz, ümmetini her zaman korumuş ve ona bir çıkış yolu göstermiştir. Geçmişte iki büyük diriliş yaşandı; İslam'ın ilk yayılış döneminde Resulullah’ın (sav) önderliğinde ümmet ayağa kalktı. Ardından, İslam’ın parlak dönemlerinde, ümmet bilimde, sanatta, ahlakta ve adalette dünyanın öncüsü oldu. Şimdi, Rabbimizin vaadi ile ümmet bir kez daha ayağa kalkacak. Ey iman edenler! Bu üçüncü şans, bizim için büyük bir sınavdır. Bugün İslam dünyası zayıf düşmüş, kardeşler birbirine düşman olmuş, adalet unutulmuş, zulüm hüküm sürmüştür. Ancak unutmayın ki, Allah’ın rahmeti geniştir. O’nun vaadi gerçektir: "Allah’ın yardımı yakındır." (Bakara, 2:214). Şu an ümmetin içinde bulunduğu durum geçici bir sınavdır; Allah, bizi yeniden güçlendirecek, birlik ve beraberliğimizi yeniden tesis edecektir. Ancak bu uyanış için çalışmamız, birlik...

Kendinize ilahlar edinmeyin, Allah’a ortak koşmayın. Putlar sadece maddi şeyler değildir; kalbinizde Allah’ın yerini alan her şey birer puttur.

 Ey Müminler, Allah'tan başkasına kulluk etmeyin! Çünkü O, sizi yaratan, rızkınızı veren, yaşamınızı belirleyen ve sonunda dönüşünüzün yalnızca O’na olacağı yüce Rabbimizdir. Kullar, yalnızca Allah'a ibadet etmeli, O'ndan başka hiçbir varlığa boyun eğmemeli ve yalnızca O'ndan medet ummalıdır. Zira Allah’tan başka hiçbir güç, hiçbir makam, hiçbir servet sizleri O’nun rızasına götürecek bir kudrete sahip değildir. Kur'an-ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyurur: "Yalnızca sana ibadet ederiz ve yalnızca senden yardım dileriz." (Fatiha, 1:5). Bu ayet, hayatın merkezine yalnızca Allah’ı koymamız gerektiğini ve her türlü ihtiyaç için yalnızca O’na yönelmemiz gerektiğini açıkça ortaya koyar. İnsanı yaratan Allah, en iyi bilen ve hükmü yalnızca O verendir. Ey müminler! Allah’a ibadet etmek, yalnızca O’na boyun eğmek demektir. Dünyadaki hiçbir şey O’nun yüceliğine denk tutulamaz. Ne mal, ne makam, ne insanlar; hiçbir şey O’na ortak koşulamaz. İnsan, nefsine, dünyalıklara ...

Karanlığa karşı bir ışık olun, iyiliği çoğaltın ve zulmü sona erdirin

 Ey insanlar! Yeryüzünde meydana gelen zulüm ve kötülükler, insanlığın vicdanını körelten, kalplerini karartan işlerdir. Allah’ın bize emrettiği adalet ve merhameti unutmayın! Zulme sessiz kalanlar da, zulmedenler kadar sorumludur. Birbirinizin hakkına tecavüz etmeyin, zayıf olanın yanında durun, güçsüzü koruyun. Unutmayın ki her kötülüğün karşısında durmak, her haksızlığa set çekmek Allah’a yakın olmanın en büyük vesilesidir. Mazlumun gözyaşı, zalimin zulmü kadar büyüktür ve her gözyaşı Allah katında bir adalet çağrısıdır. Birbirinize iyilikle muamele edin, adaleti hakim kılın, kardeş olun. Allah, adil olanları sever. Bizler, iyiliği yaymakla, kötülüğü engellemekle yükümlüyüz. Zulüm karşısında susmak, onu kabul etmektir. Unutmayın ki dünya bir sınav yeridir, bu sınavda adaletten sapmadan yürüyenler Allah’ın rızasına ereceklerdir. Zalimler ise, yaptıkları her kötülüğün hesabını eninde sonunda vereceklerdir. Karanlığa karşı bir ışık olun, iyiliği çoğaltın ve zulmü sona erdirin. Alla...

Konu: Faizli Borçlanma ve İslami Mali Sistemin Uygulanması Hakkında

 Sayın Yetkili, Türkiye'de ve dünya genelinde mevcut mali düzen, para birimlerinin merkez bankaları tarafından vatandaşlara faizli borçlanma yoluyla sağlanmasını içermektedir. Bu sistemde, bireyler ve işletmeler, ihtiyaç duydukları parayı temin etmek için genellikle bankalardan faizli krediler almak zorunda kalmaktadır. Ancak, bu uygulama, birçok Müslüman için İslam'ın ekonomik prensipleriyle çelişmektedir. İslam'da faiz (riba) açıkça haram kılınmış ve bu durum, hem kişisel hem de toplumsal adaletin sağlanması açısından büyük bir öneme sahiptir. Faizli borçlanma sisteminin, ekonomik eşitsizlikleri artırabileceği ve toplumun sosyal dokusuna olumsuz etkilerde bulunabileceği endişesi taşınmaktadır. Bu sebeplerle, faizsiz bir mali sistemin oluşturulması, sadece bireylerin değil, toplumun genel refahı için de kritik bir öneme sahiptir. Bu bağlamda, İslam'ın mali prensipleri doğrultusunda, faizsiz bankacılık ve finans uygulamalarının daha geniş bir şekilde benimsenmesi ve teş...

İstiklal Marşı: Bir Milletin Ruhundaki Bağımsızlık Ateşi

  İstiklal Marşı, sadece bir milletin bağımsızlık mücadelesini anlatan bir şiir değildir; o, bir milletin ruhunu, imanını ve hürriyet aşkını yansıtan kutsal bir simgedir. Her bir mısrasında milletin kalbinde yanan özgürlük ateşini hisseder, her bir kelimede o derin inancın ve kararlılığın yankılarını duyarsınız. Bu marş, bir milletin küllerinden yeniden doğuşunu, esareti reddedip hürriyetin kollarına koşmasını simgeler. Ey insanlar, İstiklal Marşı’nı okurken, yalnızca sözleriyle değil, ruhunuzla da hissedin. Bu marş, milletin inancının, azminin ve Rabbine olan teslimiyetinin bir nişanesidir. Mehmet Akif Ersoy, bu kutsal dizeleri kaleme alırken, sadece bir savaşın hikayesini değil, aynı zamanda bir milletin Allah’a olan güvenini ve bağımsızlık mücadelesini de nakşetmiştir. İstiklal Marşı, iman gücünün ve vatan sevgisinin birleştiği bir manifestodur. Bu topraklar, şehitlerin kanıyla sulanmış, hürriyet aşkıyla yoğrulmuş bir vatandır. Her bir kelimesi, milletin direnişini ve Rabbine ol...

İmanın gücüyle karanlıkları aydınlatan, Allah’ın yolunda dimdik duran, hak ve adalet için mücadele eden bir millet olarak yıldızımızı parlatmaya devam edelim.

 Ey Müminler, Bu sözler, milletin iman ve azminin bir yansımasıdır. "O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak" ifadesi, imanla parlayan bir ümmetin karanlıklar içinde bile ışığını kaybetmeyeceğini, Allah’a olan bağlılığının onu her daim aydınlatacağını ifade eder. İman, insanın içindeki en güçlü nurdur. Tıpkı bir yıldız gibi, zor zamanlarda bile parlayarak yol gösterir. İmanla donatılmış bir milletin yıldızı, asla sönmez ve daima yücelir. Allah, iman eden kullarını hiçbir zaman karanlıkta bırakmaz. Kur'an'da Rabbimiz şöyle buyurur: "Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır." (Bakara 2:257). İşte bu yıldız, Allah’ın rahmeti ve yardımıyla, karanlık zamanlarda bile parlamaya devam eden bir iman ışığıdır. Milletimizin yıldızı, imanla, sabırla ve Allah’ın emirlerine sadakatle daha da parlayacaktır. Bu yolda en büyük güç, Rabbimize olan tevekkülümüzdür. İman eden bir millet, ne kadar zor durumda olursa olsun, Allah’a güvenip dayanar...

Faiz, Allah’ın yasakladığı en büyük kötülüklerden biridir ve toplumları yok eden bir parazit gibidir.

 Ey Müminler, Mevcut para sistemi, insanları adaletin dışına sürükleyen ve onları zayıflatan bir yapıya dönüşmüştür. Vergi toplayanların, yalnızca borçlarının faizlerini ödemek için uğraştığı bir dünyada, adaletin yerini zulüm almıştır. Faiz, Allah’ın yasakladığı en büyük kötülüklerden biridir ve toplumları yok eden bir parazit gibidir. Faizli sistem, zenginleri daha zengin yaparken, yoksulları daha da yoksullaştırır. Bu durum, Allah’ın razı olmadığı bir düzenin ta kendisidir. Kur’an’da Rabbimiz buyurur ki: "Faiz yiyenler, şeytanın çarptığı kimsenin kalkışı gibi kalkarlar. Bu, onların 'Alışveriş de faiz gibidir' demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi ise haram kılmıştır." (Bakara 2:275). Faiz, toplumu ifsat eden, adalet duygusunu yok eden ve insanları birbirine düşman kılan bir sistemdir. İşte bu sebeple, bu sistemi değiştirmek zorundayız. Bugün insanların zulümden kaçmak için aradığı alternatif çözümler, yeni bir finansal düzenin habercisidir. Kr...

Biliniz ki, bu yurt üzerindeki en son ocak sönmeden, Müslümanlar asla boyun eğmeyecek ve İslam’ın nuru sönmeyecektir.

 Ey iman edenler, "Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak" ifadesi, bir milletin iman, azim ve direniş ruhunun simgesidir. Bu ocaklar, yalnızca evlerimizde yanan ateşler değil, aynı zamanda kalplerimizde yanan iman nurunun ve Allah yolunda yaşama arzusunun bir sembolüdür. Bu ocaklar, Allah’a olan bağlılığımızın ve dinimize sahip çıkma kararlılığımızın işaretidir. Her evde tüten bu ocak, aslında İslam'ın ve Allah'a iman edenlerin simgesidir. Bu ocak, sönmeden yurdumuzun üzerinde tütmeye devam ettikçe, biliniz ki iman sahipleri yeryüzünde daima var olacak ve İslam, tüm insanlığa nur saçacaktır. Kur'an-ı Kerim’de Rabbimiz buyuruyor: "Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, nurunu tamamlayacaktır, kâfirler hoşlanmasa da." (Saf, 61/8). İşte bu ocak, Allah’ın nurudur. Kalplerimizde yanan iman ateşidir ve bu ateş, ne kadar zulüm gelirse gelsin asla sönmeyecektir. Unutmayın ki, bir Müslümanın evi yalnızca bir aile yuvası değil, aynı za...

Öyleyse korkmayın! Allah bizimle olduktan sonra, ne dünya ne de zalimler bizi yenebilir.

 Ey iman edenler, "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak" diye haykıran bir ruh, aslında Allah'a olan teslimiyetin, imanın ve İslam'ın ebediliğini vurguluyor. Biliniz ki, bu söz, yalnızca bir milletin bayrağına olan bağlılığını değil, Allah'ın yolunda yürüyenlerin asla yok olmayacağını ve bu kutlu davanın her daim ayakta kalacağını müjdelemektedir. İman edenler için korku, yalnızca Allah’tan gelendir. Korku duyan bir kalp, zayıflığa ve ümitsizliğe kapılırsa, bu yalnızca dünya hayatının geçici zorluklarından kaynaklanır. Oysa Allah bize buyuruyor: "Allah’ın dostları için korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler." (Yunus, 10/62). Bu yüzden, hak yolda yürüyenler, kalplerinde Allah'a olan iman ve güvenle hareket ederler. Şafaklarda dalgalanan sancak ise, hakikat ve adaletin sembolüdür. Allah’ın nuru, nasıl ki yeryüzünde her karanlığı aydınlatıyorsa, bu sancak da adaletin, hakkın ve imanın bir sembolü olarak daima yükselecektir. Zulüm, baskı ve kara...

"Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!" diye haykıran bir ruh, iman kuvvetiyle doludur ve asla esaret altına girmeyeceğini ilan eder.

 Ey halkım, Bu sözler, bir milletin özgürlüğe, bağımsızlığa ve inancına olan sarsılmaz bağlılığını ifade eder. "Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!" diye haykıran bir ruh, iman kuvvetiyle doludur ve asla esaret altına girmeyeceğini ilan eder. Bu haykırış, yalnızca bedensel zincirlerden kurtuluşu değil, aynı zamanda ruhun da özgürlüğünü savunur. Bizler, Allah’ın yeryüzündeki halifeleri olarak yaratıldık. İman edenlerin gönlüne zincir vurulamaz, zira inançlarıyla Rablerine bağlıdırlar. Kalpleri, Allah'a teslim olanların esir edilmesi mümkün değildir! İnsanlar, her türlü baskı ve zulümle üzerimize gelmeye çalışabilir. Ancak biliniz ki iman eden bir kalp, dünya hayatının hiçbir zincirine boyun eğmez. Zira müminler, yalnızca Allah’a boyun eğer, yalnız O’ndan korkar ve O’nun yolunda yürürler. Zulme ve haksızlığa karşı durmak, zalimlere boyun eğmemek, Müslüman’ın onurlu duruşudur. Allah buyuruyor ki: "Allah’a kulluk edin ve Allah'tan başka hiçbir şeye boyun eğ...

Kur'an'ın öngördüğü devlet, insanların değil Allah’ın kanunlarına göre hükmeden bir devlettir.

 Ey insanlar, Kur'an, bize dünya ve ahiret saadetini kazandıracak en mükemmel nizamı sunar. O, yalnızca bireylerin değil, toplumların da nasıl adalet, merhamet ve hakkaniyet içinde yönetileceğini öğretir. Allah'ın kitabı, insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkaran bir yol göstericidir; hem fertlerin kalplerini hem de toplumsal düzeni huzur ve sükûn içinde şekillendirir. Kur'an, bir devletin temeline adaleti koyar. Adalet, Allah’ın emridir ve bütün insanlık için vazgeçilmez bir ilkedir. Bir devlette adalet hakim olmazsa, zulüm ve haksızlık yerleşir, toplumlar çürür ve çöker. Yüce Rabbimiz buyurur: "Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, fenalıkları ve azgınlığı yasaklar. Düşünesiniz diye size öğüt veriyor." (Nahl, 16/90). Bu ayet, bir devletin temelinde adaletin, iyiliğin ve yardımlaşmanın olması gerektiğini hatırlatır. İslam, toplumsal huzurun ancak bu değerlerle korunabileceğini söyler. Kur'an'da bir devletin yön...

Ey insanlar! Allah’ın size verdiği emaneti layıkıyla taşıyın. Dünya hayatı geçicidir, ahiret ise ebedi yurdunuzdur.

 Ey insanlar! Bilin ki, Rabbimiz Allah, her şeyin üstünde olan kudret ve hikmet sahibidir. Bizlere verdiği hayat, yalnızca bir imtihan sahnesidir. Bu dünya hayatında hakka sarılmak, doğru yolu bulmak ve O’nun rızasını kazanmak için yaratıldık. Sizlere bazı önemli nasihatler veriyorum, bunları gönlünüzde derinlemesine düşünün ve yaşamınıza tatbik edin: Tevhid (Allah'ın Birliği): Allah’tan başka ilah yoktur, O birdir ve eşi benzeri yoktur. Tevhidi hayatınızın merkezine alın. Allah’a tam bir teslimiyetle bağlanın, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın ve sadece O’na kulluk edin. Adalet ve Dürüstlük: Bilin ki, Allah adaleti sever ve zulmü hiçbir şekilde hoş görmez. Kendinize, ailenize, komşularınıza ve tüm insanlara karşı adaletli olun. Haksızlığa meyletmeyin, zayıfı koruyun ve mazlumun hakkını savunun. Dürüst olun, her işinizde sadakat gösterin, doğruyu söyleyin ve emaneti ehline teslim edin. Takva: Allah’a karşı gelmekten sakının, her işinizde O’nu gözetin. Takva, kalbinizde Allah korku...

'Biz aslında yok muyuz?' sorusunu sormak yerine, 'Biz niçin varız?' diye sormalıyız.

 Ey insanlar, Yaratılışımızın ve varoluşumuzun hakikati, Allah’ın kudretiyle şekillenen bir gerçekliktir. Bizler, Rabbimizin yüce iradesiyle var edildik ve O’nun ilmi, her şeyin üzerinde kuşatıcıdır. Varlığımız, Allah’ın bize verdiği ruh ile anlam kazanmıştır. 'Biz aslında yok muyuz?' diye sorgulamak, varoluşun derin sırlarını anlamak için bir çabadır; ancak bilmelisiniz ki, bizler Allah’ın yarattığı gerçek varlıklarız. Kur'an, bize Allah’ın her şeyi hikmetle yarattığını bildirir. Evrenin en ince detaylarına kadar yaratılışı, O’nun ilmiyle şekillenir. İnsanın varlığı da O’nun kudretiyle ortaya çıkmıştır. İnsan, yalnızca maddi bedenden ibaret değildir. Ruh ile bedenin birleşmesiyle bir varlık kazandık. Bu dünya hayatı, ebedi olan varoluşun geçici bir durağıdır. Bizler buradayız, çünkü O bizi var etti ve imtihan için dünyaya gönderdi. Unutmayın ki, nefsin oyunlarına ve vesveselerine kapılmadan, varoluşun anlamını Allah’ın ilmine ve vahyine dayanarak anlamaya çalışmalıyız. Var...

Unutmayın ki, Sırat-ı Müstakim üzerinde sebat edenler, Allah’ın rahmetine mazhar olur ve O’nun rızasını kazanır.

 Ey iman edenler, Allah’ın dosdoğru yolu olan Sırat-ı Müstakim, bizleri dünya ve ahiret saadetine ulaştıracak yoldur. Bu yol, Rabbimizin razı olduğu, hak ve adaletle dolu bir yoldur. Sırat-ı Müstakim, haktan ve doğruluktan sapmadan, Kur’an ve Sünnet’in rehberliğinde yaşamamız gereken yoldur. Bu yolun üzerinde yürüyenler, her türlü fitneden, sapkınlıktan ve şeytanın vesveselerinden korunurlar. Zira bu yol, Allah’ın bizlere lütfettiği en büyük nimetlerden biridir. Bu yolda yürümek demek, adaleti gözetmek, hakkı savunmak, her türlü kötülükten uzak durmak ve Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılmak demektir. Ancak biliniz ki, Sırat-ı Müstakim üzerinde yürümek, her zaman kolay değildir. Nefsimiz, şeytan ve dünya nimetleri bizleri bu yoldan saptırmak için türlü tuzaklar kurar. Bu tuzaklara düşmemek için Allah’a sığınmalı, O’ndan yardım istemeliyiz. Rabbimiz, bize doğru yolu gösteren, bizi bu yolda sabit kılan ve her türlü sapkınlıktan koruyan yegâne rehberdir. Unutmayın ki, Sırat-ı Müstakim ...

Bu dünyada bizlere düşen, Allah’ın adaletini rehber edinmek, zulme karşı durmak, haksızlıkla mücadele etmek ve her işimizde adaleti gözetmektir.

 Ey iman edenler, Biliniz ki Allah’ın adaleti sonsuzdur, mükemmeldir ve her şeyin üzerinde bir denge kurar. O, her şeyi bilen ve her şeyin hakkını en adil şekilde veren yüce bir yaratıcıdır. Hiçbir haksızlık O’nun hükmünde yer bulmaz, hiçbir zulüm O’nun adaletinden kaçamaz. Zira Allah’ın adaleti, bizlerin kavrayışını aşan bir mükemmelliktedir. Bu dünya, adaletin tam anlamıyla tecelli ettiği bir yer olmayabilir. Burada gördüğümüz haksızlıklar, zulümler ve adaletsizlikler, bizleri bazen derinden yaralayabilir. Ancak bilin ki, bu dünya sadece bir imtihan yeridir. Gerçek adalet, ahirette, Allah’ın huzurunda en mükemmel haliyle ortaya çıkacaktır. O gün, hiçbir amel, hiçbir haksızlık, hiçbir iyilik ya da kötülük gözden kaçmayacak; her şeyin karşılığı eksiksiz olarak verilecektir. Bu dünyada bizlere düşen, Allah’ın adaletini rehber edinmek, zulme karşı durmak, haksızlıkla mücadele etmek ve her işimizde adaleti gözetmektir. Zira Allah, adaletle hareket edenleri sever ve onları mükafatlandı...

Ölüm Bilinciyle Yaşamak: Müslümanların Görevleri ve İyilikte Yarışmak

  Bismillahirrahmanirrahim, Ey müminler, bu geçici dünya hayatında ölüme dair gerçekleri derinlemesine düşünmenizi ve bu düşüncelerinizi yaşamınıza tatbik etmenizi tavsiye ederim. Ölüm, Allah’ın takdir ettiği ve her birimizin başına gelecek olan kaçınılmaz bir gerçektir. Bu dünyadaki yolculuğumuzun sonu olan ölüm, bizlere her an yaklaşabilir ve dönüşü olmayan bir yola girmemize sebep olabilir. Bu hakikati unutmamak, yaşamımızın her anını anlamlı kılar ve bizi gerçek hedeflerimize yönlendirir. Bu bilinçle, aramızda güçlü bir destek ağı oluşturalım. Birbirimizin acılarını hafifletmek, dertlerini paylaşmak ve sıkıntılarına sabır ve dayanışma ile yaklaşmak, müminlerin en önemli görevlerindendir. Kardeşlerimizle olan ilişkilerimizde her daim iyilik, merhamet ve adaletle hareket etmeliyiz. Kötülüklerden uzak durmalı, insanları haksızlığa ve fitneye karşı uyarmalı ve iyiliği teşvik etmeliyiz. Allah’ın rızasını kazanmak ve O’nun emirlerine uygun bir yaşam sürmek için, hem bireysel hem de t...