Kayıtlar

Ey kendisine rahmet emanet edilen kadın… Anne...

Resim
  Ben sana anne dedim. Çünkü dünyaya gelişimde, ilk nefesimi seninle aldım. Senin kucağında başımın yeri olmalıydı. Sesini duymak, kalbimin ilk sığınağı olmalıydı. Ama senin sessizliğin, benim çığlığım oldu. Senin soğukluğun, içimde bir yangın başlattı. Ey bana can veren ama canımı sızlatan kadın… Ben senden sevgi bekledim. Şefkat aradım. Ama sen ellerini değil, yargılarını uzattın bana. Gözlerinle değil, öfkenle büyüttün beni. Ve ben, annesinin gölgesinde büyüyen her çocuk gibi, hep seni mutlu etmeye çalıştım. Ama senin içinde bir boşluk vardı ki, ben ne kadar uğraşsam da o boşluğu dolduramadım. Çünkü o boşluk, benden önce de seninleydi. Ve o boşluğa beni attın. “Bir annenin kalbinde sevgi tükenmişse, çocuk değil, kendi acısı konuşur.” Senin acın vardı, evet. Ama o acıyla beni yaraladın. Oysa ben sadece çocuk olmayı hak ediyordum. Ne kahraman, ne kurban olmalıydım senin hikâyende. Sadece çocuk… Ben seni yargılamıyorum. Ama seni tanımak istiyorum. Çünkü artık biliyorum: Benim acı...

Ey kalbi kırılmış ama hâlâ çırpınan güzel insan…

O bilge, kutlu rehber senin gözlerine bakarak, yüreğinin en derininde tuttuğun kırgınlıkları hissederek sana konuşsaydı, sesi hem yumuşak olurdu hem de dağ gibi güçlü. Sözü, ruhuna dokunur, kalbini sarardı. Belki şöyle başlardı:  "Ey kalbi kırılmış ama hâlâ çırpınan güzel insan…  Senin içinde yıllar boyunca sessizce büyüyen bir sızı var. O sızı, seni büyüttü, şekillendirdi. Bazen seni güçlü kıldı, bazen yere serdi. Ama ne olursa olsun, sen bu sızının içinde kaybolmadın. Bu bile senin ne kadar değerli olduğunu gösterir. Sen bir annenin sevgisine muhtaç bir çocukken, o seni duymadı. Seni sevmesi gereken eller, sana uzanmadı. Oysa çocuk, anneye en çok ihtiyacı olduğu yaşta, sevgiden başka bir şey anlamaz. Ve işte, o sevgisizlik öyle bir boşluk açtı ki yüreğinde, sen yıllar sonra bile oraya dönüp bakıyorsun. Hâlâ bir cevap arıyorsun, hâlâ 'Neden?' diye soruyorsun. Bu çok insanca bir arayış. Ama artık bilmelisin: O 'neden'in cevabı sende değil. Onun kalbinde bir eksikli...

Ey insanlar, dinleyin ve düşünün. Çünkü hakikat, kulaklara değil, kalplere hitap eder.

  Bir toplumu ayakta tutan, ne yüksek binalardır ne de dolup taşan hazineler. Bir toplumu ayakta tutan, adaletin diri olmasıdır. Eğer bir toplumda haksızlık hüküm sürüyorsa, eğer zayıf olan korunmuyor, güçlü olan hesap vermiyorsa, orada zulüm vardır. Zulüm sadece yapanın elinde değil, susanın dilinde, görmezden gelenin gözünde, çıkarı için sessiz kalanların kalbindedir. Bir gün gelir de bir kişi, türlü vaadlerle, göz boyayan sözlerle halkın malını toplar, umutlarını pazarlar, güvenini kullanırsa; yalnızca o kişinin değil, onun yolunu açanların da vebali vardır. Çünkü her kandırılan, sadece kandıran yüzünden mağdur olmaz. Onun sahnesini kuran sistem, seyirci kalan makamlar ve uyarı görevini yapmayan toplum da bu oyunun parçası olur. Ey insanlar, unutmayın: Bir kötülüğün işlenmesine izin vermek, o kötülüğün bir parçası olmaktır. İzin veren makam, denetlemeyen kurum, sessiz kalan halk; her biri bu adaletsizliğin taşıyıcısı olur. Allah’ın adaleti yalnızca bireyin niyetine değil, toplum...

Adaleti Parayla Kapatmak: Hapishaneler, Borçlar ve Faizsiz Bir Gelecek Mümkün mü?

Giriş Günümüzde birçok suçun arkasında silah değil;   borç kağıtları , banka ekstreleri ve kırık dökük maaş bordroları duruyor. Çalıntı ekmekle dolan dosyalar, ödenemeyen kredi borçları yüzünden hapse giren anneler, çocuk nafakasını ödeyemediği için parmaklıkların ardına konulan babalar… Şimdi bir gerçeği cesurca söyleyelim: Hapishanelerin büyük kısmını suç değil, sistemsel adaletsizlik dolduruyor. Ve bu sistemin en acımasız parçası:   borç-faiz döngüsü. Para Sistemi Suç Üretiyor mu? Bugün kullandığımız ekonomik sistem; – Borçlanmayı normalleştiren, – Faizi meşrulaştıran, – Zengini daha zengin, yoksulu daha muhtaç yapan bir yapı üzerine kurulu. Bu sistemde; “Bir evin olsun” denir, ama ödemesi ömrünü alır. “Kredi kartı çıkar” denir, sonra faizle zincirlenirsin. “İş bul” derler, ama maaş geçinmeye yetmez. Sonra bu sistemin mağdurları, ya karanlık işlere sürüklenir, ya da çaresizlik içinde “küçük suçlara” meyleder. Peki bu suç mudur, yoksa sosyal bir çöküş mü? Alternatif: Borçsuz...

Hapishaneler Yerine Oyun Parkları: Toplumu Cezalandırarak Değil, Onararak Dönüştürelim

Giriş Bir çocuğun kahkahası, bir toplumun en temiz yankısıdır. Ne zaman ki bir çocuk, parmaklıklar ardındaki bir babaya mektup yazmak zorunda kalır, işte o zaman toplumsal adaletin vicdanı incinir. Bugün artık sormalıyız: Neden daha fazla hapishane inşa ediyoruz? Neden suçun ardındaki çaresizliği görmeden, sadece cezaya odaklanıyoruz? Oysa başka bir yol mümkün: Hapishaneler yerine eğlence yerleri kuralım, çocuklar babalarıyla, anneleriyle oynasın. Cezalandırmak mı, Onarmak mı? Modern ceza sistemi, büyük oranda   öç alma   ve   izolasyon   üzerine kuruludur. Suç işleyen kişi toplumdan koparılır, cezalandırılır, sonra “düzeldiği varsayılarak” geri bırakılır. Ama bu süreçte ne birey iyileşir, ne toplum korunur. Aileler parçalanır, çocuklar yalnızlaşır, döngü sürer. Bu yaklaşım, yalnızca bireyi değil,   ailesini ,   mahallesini , hatta gelecek nesli de cezalandırır. Oysa gerçek adalet, sadece cezalandırmak değil,   onarmaktır . Ve onarmanın yolu, şefkatli ...

Barış Yolunda Yürüyen Liderin Halktan İstekleri

  “Ben sizin başınızda değil, kalbinizin yanında yürüyorum.” 1.   Beni Hep Hakikate Çağırın Ben de insanım. Bazen şaşabilirim, bazen yorulabilirim. Ama siz susmayın. Doğruyu çekinmeden söyleyin, eleştirin, uyarın. Çünkü ben sizi değil, hakkı dinlemek için buradayım. Siz konuşmadığınızda yanlışlar büyür. Ben doğruda kalmak için, sizin sesinize muhtacım. 2.   Adaleti Talep Etmekten Vazgeçmeyin Adalet sadece benim vermemle olmaz. Siz istemedikçe, sesinizi yükseltmedikçe, adaletin terazisi tek taraflı kalır. Bana hatırlatın: Herkes eşit, herkes insan, herkes hak sahibi. Çünkü siz isterken ben, adaletle hükmedebilirim. 3.   Birbirinize Düşman Olmayın Farklı fikirleriniz olabilir, farklı yollarınız. Ama aynı topraklarda, aynı gökyüzü altında yaşayan insanlarsınız. Kinle değil, kardeşlikle yaşayın. Benim en büyük zaferim, sizin birbirinizi sevebilmenizdir. 4.   Çocukları Koruyun Bir liderin en büyük mirası, ardında huzurlu bir nesil bırakmasıdır. Ama bunu sadece ben ya...

Barış Yolunda Yürüyen Liderden Halk’ın İstekleri

  Biz Sadece Yaşamak Değil, İnsan Gibi Yaşamak İstiyoruz. 1.   Bizi Gör. Sadece kalabalık değiliz. Sadece rakam değil, oy değil, istatistik değiliz. Biz, senin gözlerinin içine bakan çocuklarız, anneleriz, yaşlılarız, gençleriz. Yüzümüze bak, kalbimizi gör. 2.   Sözünü Tut. Seçimden seçime hatırlanan değil, her gün hatır sorulan olmak istiyoruz. Verdiğin sözler bizim için umut oldu. O umutları yere düşürme. Biz sana inandık, sen de sadakate inan. 3.   Adalet İstiyoruz. Zengin ile fakirin, güçlü ile zayıfın, tanıdıkla garibin eşit olduğu bir düzen istiyoruz. Adalet sadece mahkemede değil, okulda, hastanede, pazarda, sokakta olsun. Birini kayırma, kimseyi ezme. Bizi yalnız bırakma. 4.   Geçim Derdimizi Duy. Çocuklarımızı doyurmak için mücadele ediyoruz. Alım gücümüz eridi, umutlarımız azaldı. İhtiyacımız lüks değil, sadece insanca yaşamak. Soğukta üşüyen, yorgun düşen, borçla ezilen biziz. Duy bizi. 5.   Güven İstiyoruz. Yarın korkusuyla değil, huzurla uyanma...