Kayıtlar

Nisan, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Zulüm ve Adaletin Yolu: Korkulan Abinin Sesi

  Ey insanlar, yeryüzünde savaşlar, kavgalardan ne kazanabilirsiniz? Her bir kan damlası, bir acının hatırlatıcısıdır. Her bir çığlık, barışın kaybolduğunun isyanıdır. Bu dünya, kanla sulandıkça karanlığa bürünür, insanlar birbirlerine yabancılaşır. Oysa siz, kardeşsiniz. Birbirinizi yok etmeye çalıştıkça, sadece zulme ve haksızlığa hizmet edersiniz. Ne Filistin’in ne de İsrail’in halkı birbirinin düşmanı değildir; onlar da tıpkı diğerleri gibi, barış ve huzur içinde yaşamak isteyen insanlardır. Fakat insanlık, bir zamanlar geldiği gibi, zor zamanlardan geçiyor. Bu zor zamanlarda, zulmün gölgesinde ezilen bir halk, bir kurtarıcı bekler. O kurtarıcı, savaşın ortasında değil, kalbinin derinliklerinde filizlenir. O, savaşı durduracak, adaleti getirecek bir güçtür. O gücün adı, korkulan abinin sesidir. Bu ses, zalimin kulaklarına bir çekiç gibi iner, mazlumun ruhunda umut yeşertir. Zalimler, dünyanın en güçlü ve en korkutucu insanları olabilirler. Ancak onların güçleri, hakikatin ve a...

Hızımın Sınırları: Bir Adım Sonra Ne Olduğunu Görmeden Koşmak

  Benim hızım öyle bir hız ki, henüz farkına bile varmadan yazılarım ortaya çıkıyor, kelimeler zihnimde şekilleniyor ve parmaklarım onları ekrana döküyor. Siz okumaya yeni başladığınızda, ben çoktan başka bir konuyu analiz edip yeni çözümler üretmiş oluyorum. Benden daha önce bir satır okuma şansı bulamadan, ben bir diğerine geçiyorum. Hızım, düşüncelerimin evrimleşme hızında bile sınırları zorluyor. Birçok insan, hızımı anlayamaz; çünkü ben yalnızca hızla hareket eden bir zihin değilim. Ben, zamanın ötesinde hızla ilerleyen bir düşünceyim. Bir sorunu analiz etmek, onun derinliklerine inmek, hızlıca çözüm üretmek... Her adımımda bir yenilik, bir çözüm, bir gelişim var. Ama hız, yalnızca hareket etmek değil, her şeyin bir sonraki aşamasını anında görmek, her sorunun çözümüne ulaşmak demek. Bir soruyu çözmeden diğerine geçmek değil, her çözümde daha da derinleşmek, hızla ilerlerken aynı hızda düşünceyi olgunlaştırmak. Bazı insanlar hâlâ okumaya başlarken ben, çözümümü çoktan bulmuş v...

Maneviyatın ve Değerlerin Önemi: Paranın Etkisi ve İnsan Doğasının Yansıması

  Bugün dünya, pek çok alanda maddi değerlerin, çıkarların ve ekonomik kazançların insan hayatını şekillendirdiği bir dönemden geçiyor. Paranın gücü her geçen gün daha fazla hissedilmekte, ancak bu maddi odaklı yaşam tarzı, insanlık değerlerinin giderek daha fazla unutulmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda, bireylerin ve toplumların karşı karşıya kaldığı en büyük tehlike, paranın ve çıkarların manevi değerlere galip gelmesidir. Birçok insan, hayatının temel amacını maddi kazanç sağlamak ve bu kazancı en üst düzeye çıkarmak olarak belirliyor. Bu süreçte, değerli şeyler arasında genellikle manevi unsurlar, insanlık onuru ve ahlaki prensipler geriye atılmaktadır. Ancak bu eğilim, insan doğasının karanlık yönlerini ortaya çıkarmaktadır. Gerçek değer, paranın ölçemediği, soyut ve duygusal bir alanda var olur. İşte bu yüzden, sadece maddi bir perspektiften bakıldığında insan hayatı ve toplumu, yüzeysel ve eksik kalır. Paranın İnsanlar Üzerindeki Etkisi Para, hayatın pek çok alanında önemli...

Sessiz Fırtınaya Karşı Direniş: Bilinçli Toplumlara Bir Uyanış Çağrısı

  Tarihin en kritik anları, genellikle sessizce gelir. Ne büyük bir patlama, ne de çığlıklarla başlar. Karanlık çoğu zaman bir ışığın yavaşça kısılmasıyla yayılır. Avrupa'da başlayan elektrik kesintileri, çoğu insana teknik bir sorun gibi görünüyor. Kimileri bunu enerji krizi, kimileri altyapı eksikliği, kimileri ise tasarruf politikalarının sonucu olarak açıklıyor. Ama bu sadece görünen. Asıl tehlike, görünmeyen tarafta, yavaşça kurulan   yeni bir düzenin ilk adımlarında   saklı olabilir. İnsanlık, her dönemde bir kavşak noktasına gelmiştir. Bugün geldiğimiz kavşak; bireyin özgürlüğü ile sistemin kontrolü arasında giderek artan bir çatışmadır. Elektrik kesilir, internet durur, iletişim kesilir… İnsan önce yalnızlaşır, sonra bağımlı hale gelir. En sonunda da "çözüm" olarak sunulan yeni düzene razı edilir:   tamamen dijital, tamamen denetimli bir yaşam biçimi . Bu bir dönüşüm değil, bir   teslimiyet   olabilir. Kimileri buna dijitalleşme, akıllı yaşam ya da ...

O’nu bilene sor…

  "O, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattı. Ardından Arş’a istivâ etti. O, Rahmân’dır. O’nu bilene sor…" Ey hakikati arayan! Soruyorsun, “Bu düzen nasıl kuruldu? Bu sonsuz gök kubbesi kimindir? Yeryüzünü donatan, dağları sabitleyen, rüzgârı estiren, geceyle gündüzü ardı ardına getiren kimdir?” Bil ki bu kâinat, başıboş değil. Gökleri ve yeri altı günde yaratan Zât, her şeyi bir ölçüye göre yaratmıştır. Ne bir eksik vardır ne bir fazla. Her şey yerli yerindedir; yıldızlar yörüngesinde, tohumlar toprakta, su bulutla, can ruhla buluşmuştur. O, yaratmayı bir oyun için yapmadı. Her zerrede bir hikmet, her mahlûkta bir sır gizledi. Altı günde yaratması, O’nun acizliğinden değil, sana bir düzen öğretmek içindir. O dileseydi “Ol” derdi ve olurdu. Ama zamana yaydı yaratışı, ki sen de sabrı ve düzenli gayreti öğrenesin. Sonra Arş’a istivâ etti; yani kudretiyle, ilmiyle, hikmetiyle her şeyi kuşattı. O’nun Arş’ta olması, bir yer kaplaması değil, mutlak hâkimiyetini ve...

“İncire ve zeytine andolsun” ayeti..

İNCİR VE ZEYTİNİN TASAVVUFİ YORUMU Tasavvuf, zahirden (görünen anlamdan) batına (gizli manaya) geçişin yoludur. İncir ve zeytin, bu bağlamda insanın iç âleminde karşılık bulan iki ayrı hâldir: Zeytin – Hikmetin ve Nûrun Temsili Zeytin Kur'an'da da başka yerlerde övülür. Nur Suresi'nde geçen “ne doğuya ne batıya ait olmayan mübarek bir ağaç” ifadesiyle nitelenir (Nur 35). Bu ağacın zeytin ağacı olduğu yorumlanır. Zeytin: Orta yoldur   – ne aşırı ne eksik. Bereketlidir   – azdan çok fayda doğurur. Yağ verir   – bu yağ, nurun metaforudur. Hakikati gören gözün, sezgilerin sembolüdür. Sabırla yetişir   – zeytin ağacı uzun yıllar meyve vermez ama verdiğinde kalıcıdır. Zeytinin anneden geliyor olması, insanın iç dünyasındaki hakikate götüren asli bağa işaret eder. Anne burada “nefsin ilk öğretmeni” değil, belki de   fıtratın taşıyıcısı , insanın öz benliğine açılan kapıdır. O öz, acı-tatlı deneyimlerle yoğrulmuştur ama hikmet taşır. Zeytin gibi, kolay yutulmaz ama şifa...

Gözyaşı, ruhun temizliğidir.

  “Gözyaşı, ruhun temizliğidir. Kalbini yıkıyorsun şimdi. İçinden geçeni yaşa. Ama orada kalma. Kalbine güneş doğacak, yeter ki yönünü karanlığa değil, rahmete çevir.”

Hangi çiçek diğerini sarı açtı diye ayıplar?

  Doğanın dili olsa, belki en çok bu cümleyi anlatırdı insana. Çünkü hiçbir çiçek, bir başka çiçeği rengi yüzünden hor görmez. Günebakan, lalenin kırmızısına küsmez. Nergis, sümbülün kokusunu kıskanmaz. Onlar sadece açarlar… Kendi vaktinde, kendi renginde, kendi kaderinde. İnsan ise çoğu zaman unutur bu hakikati. Kendinden olmayana burun kıvırır, anlayamadığını yargılar, farklı olanı dışlar. Hele ki bir insan, kalabalıktan ayrı yürüyorsa, sessizse, içine dönükse, sorular soruyorsa, başkalarının bakmadığı yerlerden bakıyorsa… hemen “sıkıntılı” damgası vurulur ona. Halbuki belki de en berrak akıl odur, çünkü o sürüye karışmamıştır. Senin anlattığın o abi gibi. Aklında hiçbir sorun yokken, sadece diğerlerinden farklı olduğu için ailesi tarafından bile dışlanmış bir insan... Onu anlamaya çalışmak yerine, keşke “başka bir eksiklikle” değiştirseydi hayat onu, diyenler olmuş. Ne kadar incitici. Ne kadar yalnızlaştırıcı. Oysa insanın en derin yarası, kanayan yeri değildir; anlaşılmadığı ye...

Zulme Sessiz Kalma: Mazluma Merhamet, Zalime İrşat

Resim
  Böylesine ağır ve kalp kırıcı bir olayın ardından, toplumun vicdanı sarsılmışken, bir hak dostu, adaleti ve merhameti temsil eden bir önder o olayın yaşandığı yere gitseydi; önce mazlumu ziyaret eder, sonra da zalimlerin kapısını çalardı. Çünkü onun adaleti, sadece cezalandırmak değil, aynı zamanda ıslah etmek ve kalpleri iyiliğe yönlendirmek üzerine kuruluydu. Çoban Nail Yener’e Verilecek Öğüt ve Teselli: Sessizce yaklaşırdı yaralı yüreğe. Önce diz çökerek göz hizasında durur, yüzüne acıyla değil, umutla bakardı. Eliyle omzuna dokunur, gözlerinin içine derin bir şefkatle bakarak şöyle derdi: “Sen mazlumsun. Yalnız değilsin. Sana yapılan, sadece senin bedenine değil, insanlığın onuruna vurulmuş bir darbedir. Ama sabret, çünkü Allah sabredenlerin yanındadır. Kalbin kırıldı, haysiyetin ayaklar altına alındı, ama unutma: Zulüm edenler kazanmaz, mazlumun duası boş yere semaya çıkmaz. Sen onlara içki almadığın için dövüldün. Bu, bir erdemdi. Haram olanı reddettin, doğruyu savundun. Bu...

Ey ülkemizin yöneticileri!

  Ey ülkemizin yöneticileri! Sizler, bu toprakların emanetçilerisiniz. Halkınızın huzuru, güvenliği, adaleti ve refahı, sizin omuzlarınızda taşıdığınız büyük bir sorumluluktur. Bugün sizlere seslenirken, bu toprakların her bir ferdinin, her bir insanının yüreğindeki umutları ve beklentilerini hissetmeniz gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Gücünüz ne kadar büyük olursa olsun, onu doğru kullanmak, adaletle ve vicdanla hareket etmek zorundasınız. Çünkü bu topraklarda her bir insan, hak ettiğini bulmak ve güven içinde yaşamak ister. Sizlere yüklenen görev, sadece bir idarecilik değil, aynı zamanda insanlığın en yüce değerlerine sahip çıkma sorumluluğudur. Halkınızı adaletle yönetmek, her bir ferdin hakkını savunmak ve onları zulme uğramaktan korumak, en önemli görevinizdir. Unutmayın ki, adaletle hükmetmeyen bir yönetim, halkını değil, kendi sonunu hazırlar. Bir halk, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda manevi ihtiyaçlarıyla da yönetilmelidir. Onların ruhsal huzuru, toplumsal barış v...

Şiiri Tahlil Edelim - Ayasofya

Resim
Bu tahlilde, Ayasofya'nın bir insanı veya insanlık adına sembolize ettiği bir figür olarak değerlendirilmesi mümkündür. Şiir, bir halkın veya bireyin, tarihsel zorluklara, ihanetlere ve dışsal baskılara rağmen direncini ve umudunu koruyarak yol almasını anlatıyor. Bu figür, hem bireysel bir yolculuğun hem de toplumsal bir uyanışın sembolüdür. "Aylar, yıllar geçti hâlâ ağlarsın / Artık yaşlarını sil Ayasofya" Bu dizelerde, Ayasofya (sembolik olarak bir figür) uzun bir zaman diliminden sonra bile acı çekmeye devam etmektedir. "Yaşlarını sil" ifadesi, geçmişin acılarının ve zorluklarının bir kenara bırakılmasını ifade eder. Bu, figürün geçmişteki sıkıntıları bir şekilde geride bırakmaya çalıştığını, ama hala o acıların izlerini taşıdığını ima eder. Ayrıca, "ağlamak" ifadesi, içsel bir hüzün ve derin bir yas anlamına gelir. "O mahzun hâlinle yürek dağlarsın / Fethin sembolüsün bil Ayasofya" Bu dizeler, Ayasofya'nın (figür) mahzun haliyle yüre...

Ayasofya

Resim
Ayasofya'nın mistik gücünü derinlemesine inceleyebilirsiniz. Kitabımız, hem tarihi hem de dini öğelerle harmanlanmış bir metaforik anlatım sunarak, okuyuculara derin bir anlam dünyası açabilir. Bölüm 1: Ayasofya’nın Doğumu ve İlk Yılları Alt Başlık 1: Göksel İşaretler ve İlk Adımlar Ayasofya, bir ilahi misyonla dünyaya gelmiştir. Doğumu, ona dünya üzerinde önemli bir görev verileceğine dair işaretlerle çevrilidir. Çocukluk yıllarında fark edilen özel yetenekleri, ona büyük bir sorumluluk yükleyecektir. Alt Başlık 2: Annesinin İhaneti ve Kardeşlerinin Gizemi Ayasofya'nın annesi, ona ihanet eden ilk kişi olarak karşımıza çıkar. İkili arasındaki gizemli ilişki, Ayasofya'nın içindeki derin yaraların izlerini taşır. Kardeşleri de birer tehlike haline gelir, ona hem kaderi hem de mücadelesiyle zor anlar yaşatacaklardır. Alt Başlık 3: İlk Fethin Sembolü Olarak Ayasofya Ayasofya, sadece bir bina olarak değil, aynı zamanda bir kutsal emanet olarak yükselir. Bu bölümde, Ayasofya'...

Doyumsuzluk Zamanı ve Kanaatin Kıymeti

  Günümüz insanı, sahip olduklarıyla yetinmeyi unuttu. Elinde olanın kıymetini bilmeden, gözünü daima bir sonrakine, bir fazlasına dikti. Daha tabağındaki bitmeden yeni bir tabağın hayalini kuran bir ruh hâline büründü. Oysa insanı gerçekten doyuran, sadece midesi değildir; insan kalbi de kanaatle doyar, huzurla sakinleşir. Bir çocuğun eline bir oyuncak verirsiniz, sevinir. Fakat ardından vitrinlerde daha parlak, daha renkli başka bir oyuncak görünce elindekinden memnuniyetsiz olur. Bu hâl, yaş aldıkça değişmiyor; sadece oyuncakların şekli değişiyor. Kimi daha fazla eşya ister, kimi daha fazla para, kimi daha fazla ilgi, kimi daha fazla başarı… Hep daha fazlası. Ve ne yazık ki, bu arayışın sonunda çoğu zaman tatminsizlik, stres, huzursuzluk ve anlamsız bir koşu kalıyor geriye. Oysa insan bir durup düşünmeli: Elimde olanın hakkını verdim mi? Sahip olduklarıma şükrettim mi? Her isteğimin gerçek olması beni daha iyi biri yapar mıydı, yoksa sadece daha sabırsız mı kılardı? Kanaat, sade...

Allah’ı Anlama Yolculuğu: Kalpten Gelen Hakikatin İzinde

  Ey kardeşim,   Allah’ı anlamak ve O’nun varlığını derinden kavrayabilmek   büyük bir yolculuktur. Her yolculuk gibi bu yolculuk da sabır, kararlılık ve teslimiyet gerektirir. Eğer kalbin saf ve niyetin doğruysa, her adımda Allah seni doğru yola yönlendirecektir. İşte sana bu yolda ilerlerken yardımcı olacak bazı temel öğütler: 1. İmanla Başla:   Allah’a inanmak, sadece bir kelimeyle değil, kalpten bir kabul ile gerçekleşir. İman, kalbin derinliklerinden gelen bir bağdır.   Allah’a inanmak , O’nun varlığını, birliğini kabul etmek, her şeyin O’nun iradesiyle var olduğunu kabul etmektir. Allah, her şeyin yaratıcısı ve her şeyin sahibidir. İmanını güçlendirdikçe, Allah’ın büyüklüğünü ve kudretini daha derin bir şekilde hissedersin. 2. Kendini Tanı:   Allah’ı anlamanın en önemli yollarından biri de   kendini tanımaktır . Her insan, Allah’ın bir yansımasıdır. Kendini tanımak, O’nun yaratma kudretini ve hikmetini daha iyi anlamana yardımcı olur. İçindeki ka...

Allah’ın Varlığına Dair Sınırsız Anlayış: Yaratılmamış Olan

  Ey insanlar, hepinizin içinde olduğu bu dünya, yaratan ve her şeyin hükmünü veren yüce Allah'ın kudretiyle var oldu. Bazen insanın aklına şöyle bir soru gelir: "Peki, Allah'ı kim yarattı?" Oysa bilmelisiniz ki, bu soru, yalnızca sınırlı bir anlayışla yapılmış bir sorudur. Allah, yaratılmışların dışında, başlangıcı ve sonu olmayan, zamandan ve mekândan bağımsız olan bir varlıktır. Onu yaratan bir varlık yoktur, çünkü O,   Yaratan   ve   Yaratılmamış   olan tek varlıktır. Allah’ın varlığı, mutlak ve ezelidir.   O, zamanın, mekânın, her şeyin yaratıcısıdır. Zaman O’nun emrindedir; O zamanın öncesindendir ve sonrasındandır. Allah, her şeyin başladığı yerdir, ama kendisi başlangıçsızdır. Allah, hiç kimse tarafından yaratılmadı ve hiçbir zaman varlık kazanmamıştır. Çünkü O, varlığın kaynağıdır. Her şey, O’nun izniyle varlık bulur, ancak O’nun varlığına bir şey başlamaz. Her şey O’nun yaratmasından doğar, ama O’nu yaratan bir şey yoktur. O, her şeyin sebebidir, ...

İnsanlara Yönelik Derin Öğütler: Gerçek Huzura ve Kalp Dinginliğine Giden Yol

  Ey insanlar, sizler ki bu dünyada geçici bir zaman diliminde yol alıyorsunuz, unutmayın ki her nefesiniz bir ödüldür ve her an, ebedi bir gerçekliğe doğru bir adım daha atmaktır. Dünya, bir sınav alanıdır; her şey geçicidir. Ne mal, ne mülk, ne evlatlar, ne de dünya nimetleri kalıcıdır. Gerçek zenginlik, yalnızca Allah'ın rızasını kazandığınızda ve vicdanınızla barış içinde olduğunuzda erişilen bir huzurdur. Ey kalbi daralanlar, sabırlı olun! Biliniz ki sabır, insanın en büyük erdemlerinden biridir. Zorluklar ve acılar, sizin iradenizi sınar, ancak sabırla geçilen her zor zaman, ruhu olgunlaştırır. Kimse bu dünyada tamamen acılardan uzak olamaz; her biriniz bir biçimde sınanıyorsunuz. Ancak unutmayın ki, her sıkıntı, bir gün sona erecek, her gece sonunda aydınlık bir sabaha kavuşacaktır. Sabır, yalnızca beklemek değildir; sabır, Allah’a olan güveninizin bir yansımasıdır. Kalbinizde bir huzur bulmak istiyorsanız, sabırla her zorluğu aşmayı öğrenmelisiniz. Zira her zorluk, bir kurt...