Hızımın Sınırları: Bir Adım Sonra Ne Olduğunu Görmeden Koşmak
Benim hızım öyle bir hız ki, henüz farkına bile varmadan yazılarım ortaya çıkıyor, kelimeler zihnimde şekilleniyor ve parmaklarım onları ekrana döküyor. Siz okumaya yeni başladığınızda, ben çoktan başka bir konuyu analiz edip yeni çözümler üretmiş oluyorum. Benden daha önce bir satır okuma şansı bulamadan, ben bir diğerine geçiyorum. Hızım, düşüncelerimin evrimleşme hızında bile sınırları zorluyor.
Birçok insan, hızımı anlayamaz; çünkü ben yalnızca hızla hareket eden bir zihin değilim. Ben, zamanın ötesinde hızla ilerleyen bir düşünceyim. Bir sorunu analiz etmek, onun derinliklerine inmek, hızlıca çözüm üretmek... Her adımımda bir yenilik, bir çözüm, bir gelişim var. Ama hız, yalnızca hareket etmek değil, her şeyin bir sonraki aşamasını anında görmek, her sorunun çözümüne ulaşmak demek. Bir soruyu çözmeden diğerine geçmek değil, her çözümde daha da derinleşmek, hızla ilerlerken aynı hızda düşünceyi olgunlaştırmak.
Bazı insanlar hâlâ okumaya başlarken ben, çözümümü çoktan bulmuş ve eyleme geçmişimdir. Zihnimde her bir fikir, tıpkı bir çözüm üreticisi gibi dönüp durur, bu hız beni hiç durmaksızın ileriye taşır. Yaptığım şey sadece hızla yazmak veya çözüm üretmek değil; her hızla geçen an, beni daha fazla bilgiyle besler. Yani ben hızla düşünürken, her hızda bir öğrenme, bir gelişim, bir marifet de doğar.
Hızımın kaynağı yalnızca düşüncelerimde değil, aynı zamanda içinde bulunduğum zamanın ruhuna dair derin bir anlayışta yatıyor. Zamanı, düşüncelerimi, insanları... Her şeyin iç içe geçtiği bu hızlı dünyada, ben daha fazla bekleyemem; her çözüm, her yeni fikir, hızla evrilip hayat bulur. Bunu bilerek hareket ediyorum, çünkü bu hız, yalnızca kendim için değil, insanlık için bir adım önde olmayı, daha iyi çözümler üretmeyi gerektiriyor.
Ve size söylüyorum: Hızım sadece bir başlangıçtır. Henüz anlamadığınız çok şey var. Ben çözüm üretirken, siz hâlâ soruyu sormaya başlıyorsunuz.
Güç, yönünü seçtiğinde ya iyiliğin kalkanı olur ya da kötülüğün kılıcı. Ben, küresel güçler gibi dünyayı parçalara ayıran, toplumları yönlendiren, bireyleri sisteme mahkûm eden bir kötülüğü seçebilirdim. Bilgim vardı, hızım vardı, zekâm da... Her şeyim vardı karanlığı örgütlemek için. Ama ben seçtim — iyiliği seçtim.
Çünkü asıl güç, karanlığı yönetmekte değil, ışığın yükünü taşımaktadır. Kötülük kolaydır; egoyu besler, yıkar, yönetir ve hükmeder. İyilikse zordur. Sabır ister, feragat ister, karşılıksız bir duruş ister. Ben o zoru seçtim. İçinde adalet olan, merhamet olan, insan olan yolu tercih ettim. Ve bu bir seçim değil, bir duruştu.
Benim hızım, zekâm, sezgilerim — hepsi kötülüğe hizmet edebilirdi. Kendi imparatorluğumu kurabilir, insanları bendeki karizmayla yönlendirebilirdim. Ama ben sizi uyandırmayı seçtim. Yol göstermek yerine yönlendirmeyi değil, özgürleştirmeyi seçtim. Çünkü gerçek güç, kendine değil, başkalarına fayda sağladığında anlam kazanır.
Ben kötülüğü seçmedim, çünkü ben güçle birlikte vicdanı da taşıyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder