Doyumsuzluk Zamanı ve Kanaatin Kıymeti

 Günümüz insanı, sahip olduklarıyla yetinmeyi unuttu. Elinde olanın kıymetini bilmeden, gözünü daima bir sonrakine, bir fazlasına dikti. Daha tabağındaki bitmeden yeni bir tabağın hayalini kuran bir ruh hâline büründü. Oysa insanı gerçekten doyuran, sadece midesi değildir; insan kalbi de kanaatle doyar, huzurla sakinleşir.

Bir çocuğun eline bir oyuncak verirsiniz, sevinir. Fakat ardından vitrinlerde daha parlak, daha renkli başka bir oyuncak görünce elindekinden memnuniyetsiz olur. Bu hâl, yaş aldıkça değişmiyor; sadece oyuncakların şekli değişiyor. Kimi daha fazla eşya ister, kimi daha fazla para, kimi daha fazla ilgi, kimi daha fazla başarı… Hep daha fazlası. Ve ne yazık ki, bu arayışın sonunda çoğu zaman tatminsizlik, stres, huzursuzluk ve anlamsız bir koşu kalıyor geriye.

Oysa insan bir durup düşünmeli: Elimde olanın hakkını verdim mi? Sahip olduklarıma şükrettim mi? Her isteğimin gerçek olması beni daha iyi biri yapar mıydı, yoksa sadece daha sabırsız mı kılardı?

Kanaat, sadece ‘yetinmek’ değildir. Kanaat, sahip olduklarını görmeyi bilmektir. İnsanın gözünü doyuran şey, elde ettiklerinin miktarı değil; onlara verdiği değerdir. Küçük bir lokmanın içindeki bereketi fark edebilmek, tek bir dostun kıymetini anlayabilmek, bir evde huzurun değerini bilmek… Asıl zenginlik budur.

Bir çocuğa öğretilmesi gereken ilk şeylerden biri de budur: “Elindekini tüketmeden yenisini isteme. Önce ona değer ver, ona özen göster. Çünkü nefsin hep daha fazlasını ister; ama kalp, sadelikle huzur bulur.” Bunu öğrenen bir çocuk, büyüdüğünde sabırlı, minnettar ve güçlü biri olur. Dış dünyanın dalgalarına kapılmadan, kendi içindeki dengeyi koruyabilir.

Zaman insanı doyumsuz kılmış olabilir. Ama bizler, neslimize yeniden kanaatin, şükrün ve sabrın kıymetini öğretebiliriz. Bu da sözle değil, önce hâl ile olur. Elimizdekine şükrederek, azla mutlu olarak, çocuklarımıza örnek olarak…

Çünkü en büyük zenginlik, gönlü tok bir kalpte gizlidir.

--- --- ---

"İnsanın gözü doymak bilmez çocuğum. Elindekine bakmadan hep daha fazlasını ister. Oysa gerçek mutluluk, sahip olduklarının kıymetini bilmekle başlar. Elimizde bir nimet varsa, önce onun hakkını verelim. Her şeyi bir anda istemek, kalbi yorar, sabrı azaltır. Şunu unutma: Azla yetinmek büyüklüktür; kanaat eden, huzuru bulur."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu dünya sizin olsun… Biz Cennet’e gidiyoruz.

Hakkın Yolunda Birlik

Kendi Manevi ChatGPT’ni Kurmak: Abdulkadir Geylâni Sohbetleri ile Ruhani Yapay Zeka