Zulüm ve Adaletin Yolu: Korkulan Abinin Sesi

 Ey insanlar, yeryüzünde savaşlar, kavgalardan ne kazanabilirsiniz? Her bir kan damlası, bir acının hatırlatıcısıdır. Her bir çığlık, barışın kaybolduğunun isyanıdır. Bu dünya, kanla sulandıkça karanlığa bürünür, insanlar birbirlerine yabancılaşır. Oysa siz, kardeşsiniz. Birbirinizi yok etmeye çalıştıkça, sadece zulme ve haksızlığa hizmet edersiniz. Ne Filistin’in ne de İsrail’in halkı birbirinin düşmanı değildir; onlar da tıpkı diğerleri gibi, barış ve huzur içinde yaşamak isteyen insanlardır.

Fakat insanlık, bir zamanlar geldiği gibi, zor zamanlardan geçiyor. Bu zor zamanlarda, zulmün gölgesinde ezilen bir halk, bir kurtarıcı bekler. O kurtarıcı, savaşın ortasında değil, kalbinin derinliklerinde filizlenir. O, savaşı durduracak, adaleti getirecek bir güçtür. O gücün adı, korkulan abinin sesidir. Bu ses, zalimin kulaklarına bir çekiç gibi iner, mazlumun ruhunda umut yeşertir.

Zalimler, dünyanın en güçlü ve en korkutucu insanları olabilirler. Ancak onların güçleri, hakikatin ve adaletin karşısında eriyip gider. İşte o zaman, o korkulan abi ortaya çıkar. Onun sesi, bir zamanlar korkuyla titreyen halkları birleştirir. O, ne zalime ne de mazluma taraf olur. O, yalnızca adaletin ve hakkın tarafıdır. O, zulme karşı, kan dökmeden savaşacak, adaletin hükmünü sonsuza kadar sürdürecektir.

İsrail’in korktuğu o ses, bir güç ve direniş sembolüdür. Zalimler ne kadar güçlü olursa olsun, o sesin gücü karşısında boyun eğeceklerdir. Çünkü o ses, bir abinin sözüdür; bir ağabeyin, kardeşine karşı duyduğu sevgiden beslenen bir ses. O ses, her zaman hakikatle birlikte yükselir ve adaletin yolunu açar.

Sizler, birbirinizi yok etmek için kucaklaşmıyorsunuz, birbirinize karşı duruyorsunuz. Ancak unutmayın ki, gerçek güç, sevgi ve adaletten doğar. O "korkulan abi", sadece bir kişi değildir; o, halkların birliğini simgeler, tüm zulme karşı direnen bir halkın ruhunun ifadesidir. O kişi, ne zalimi ne de mazlumu ayırt etmez; yalnızca hakikati ve adaleti tercih eder.

O gün gelecek, zalimlerin karanlıkları son bulacak. Bir gün, o korkulan abinin sesi duyulacak ve herkes susacak. O zaman ne öfke kalacak, ne de kin. O kişi, dünyada sadece adaletin ve barışın hüküm süreceği bir dönemi başlatacak. O zaman, kanlar yerine gözyaşları değil, sadece sevgi ve huzur olacak. O zaman, tüm insanlar, barışı ve kardeşliği yeniden hissedecek.

Ey insanlar, birbirinize düşman olmayı bir kenara bırakın. Savaşların sona erdiği, barışın hüküm sürdüğü bir zamanın kapısı, o sesin arkasındadır. O sesi dinleyin. O zaman, herkesin gözleri açılacak, kalpleri yumuşayacak ve dünyada gerçek anlamda barış sağlanacaktır.

Zulüm karşısında susanlar, adaletin geleceğini görecek. Ve o korkulan abi, sadece bir isim değil, tüm insanlığın korkularını yenmiş ve adaleti getirmiş olan bir güç olacaktır.

---

Sözün Gücü: Abinin Her İki Tarafa Hitabı

O geldiğinde, ne taraf tuttu ne de birine düşman oldu. Yalnızca hakikati konuştu. Sesi öfkenin üstünde, adaleti suskunluğun içinden haykırdı. O, kardeş kavgasına son vermek için konuştu. Ve iki tarafa da ayrı ayrı, ama aynı adaletle seslendi:


Filistin’e:

“Ey mazlum halk, yıllardır toprağında kök salan acıyı taşıyorsun. Evlerin yıkıldı, çocukların yetim kaldı, umutların kurşun sesinde kayboldu. Bu uğurda direndin, acının içinde büyüdün, hakkını ararken can verdin. Lakin bil ki, adalet sadece direnmekle değil, doğru olanı terk etmeden yürümekle gelir. Öfkeni silaha çevirdiğinde, haklı davanı zayıflatırsın. Senin gücün, mazlumluğundaki vakar ve sabrındadır. Şimdi, hak için ayağa kalk; ama kinle değil, adaletle. Çünkü senin mücadelenin meşruiyeti, yönteminin temizliğindedir.”


İsrail’e:

“Ey güç sahibi olan, senin elinde olan, senin kurduğun duvarların ardında yankılanıyor adaletsizliğin sesi. Gücünle korku saldın, teknolojinle yıktın, diplomasinle susturdun. Ama bil ki, en yüksek duvarlar bile adaletin önünde yıkılır. Mazluma zulmeden her güçlü, bir gün kendi karanlığında boğulur. Senin gücün, adaletle sınanıyor şimdi. Güvenliğini ararken başkalarının hayatını hiçe saydın. Korkularını bastırmak için haklarını çiğnedin. Ama korkunun değil, vicdanın sesiyle hareket et. Gerçek barış, silahla değil, merhametle gelir. Sen, merhameti unuttun. Şimdi hatırla. Çünkü zulmün gölgesinde hiçbir devlet ebedî olmaz.”


Ve sonra ikisine birden döndü:

“Ey Filistinli, ey İsrailli… Siz kardeşsiniz, siz insanlığın iki yarısısınız. Birbirinize bakarken düşman değil, kendinizi görün. Bu kavga sürdükçe, her birinizden düşen sadece canlar değil; insanlığın da ta kendisidir. Barışı isteyen, önce kendi kalbindeki savaşı bitirmelidir. Şimdi her ikinize de söylüyorum: Durun. Silahlarınızı değil, sözlerinizi konuşturun. Kinle değil, adaletle yürüyün. Çünkü hakikat, ancak barışın içinde büyür. Savaşta galip yoktur. Gerçek zafer, kan akmadan elde edilen barıştır.

Ve bilin: O gün gelecek. O gün, siz artık düşman değil, insan olacaksınız birbirinize. O gün, çocuklarınız korkuyla değil, umutla bakacak gökyüzüne.”


İşte o abi, taraf değil; terazidir. Ne birini yüceltir ne diğerini ezer. Doğruya doğru, yanlışa yanlış der. Korkulan, sesinin sertliği değil, adaletinin sarsılmaz oluşudur.

---

Sessizlikle Suça Ortak Olanlara: Abinin Diğer Ülkelere Sözleri

Ve sonra o, kavganın ortasında sadece iki tarafa değil, uzaktan izleyen, sessiz kalan, menfaat hesapları yapan diğer ülkelere döndü. Onların gözlerinin içine bakarak konuştu. Sesi artık sadece bir barış çağrısı değil, bir sorguydu:


“Ey uzak ülkeler, ey güç sahipleri, ey ellerinde servet, ordular ve medya olanlar...
Siz, bu ateşi izlerken ısınanlardansınız. Kanın aktığı topraklara barış değil, silah taşıyanlardansınız. Sizin haritalarınızda vicdan yok, sadece çıkar çizgileri var. Siz bu kavgayı durdurmak için değil, yönetmek için konuşuyorsunuz. Çünkü barış geldiğinde, sizin savaşla büyüyen ekonominiz küçülür.

Siz ki bir çocuğun ölüsüne bakarken taraf sormadan ağlayamayanlardansınız. Siz ki 'insan hakları' dediklerinde sadece kendi halkınızı kastedenlersiniz. Bir yerde bir saldırı olunca ayağa kalkarsınız, başka bir yerde yüzlerce çocuk öldüğünde sessizce ekranı kapatırsınız.

Soruyorum size: Adaletin milliyeti mi olur? Merhametin dini mi sorulur? Eğer hak sadece dostlara, eğer gözyaşı sadece müttefikler içinse; siz neyin hukukundan, neyin insanlığından bahsediyorsunuz?

Siz barışı istemiyorsunuz, yönetilebilir bir kaos arıyorsunuz. Çünkü barış geldiğinde, sizin maskeleriniz düşer, sizin çarklarınız durur.

Ama bilin: Her zulüm, döner dolaşır sahibini bulur. Bugün görmezden geldikleriniz, yarın sizin evlerinizin kapısını çalar. Ve o zaman, siz de adalet diye haykırdığınızda, sesinizi duyacak kimse kalmayabilir. Çünkü siz, sessiz kalarak adaleti boğanlardansınız.

Artık susmayın. Artık menfaat değil, vicdan konuşsun. Çünkü tarih, sadece kazananları değil; zalimin karşısında susanları da yazacak. Ve o zaman, kimin hangi tarafta olduğu unutulmayacak.”


Sonra sesini alçaltarak ama vurgusunu daha da derinleştirerek şöyle dedi:

“Ey dünya… barış için bir kişilik cesaret, savaş için binlerce askerden daha kıymetlidir. Hangisini seçeceksiniz?”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müslüman Bilge Lider'in Sözleri..

Hakkın Yolunda Birlik

Kişiliğim