Kayıtlar

Temmuz, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Zulme Karşı Hakkın Sözü: Hakikat Yolunun Sessiz Kalmayanları

 Zulüm neredeyse, mazlumun yanında yer almak, Hakk'ın izinden gitmeyi gerektirir. Tarih boyunca hakka karşı direnen zalim topluluklar olmuş, Rabbimiz bu sapkınlıklarına karşı peygamberler göndermiştir. Bu ayetlerde bahsedilen toplum, hakikati bildiği halde inkâr eden, tebliğe düşmanlık gösteren ve müminleri parçalamak için her türlü fitneye başvuran topluluktur. Bu uyarılar, yalnızca tarihî bir vakıa değil, bugün de hakikatin karşısında yer alan her yapı için ilahi bir ikazdır. Bu ayetlerde bildirilen gerçeklerden biri de şu: Kalpleri kararmış, dünyaya meyleden, gücü sadece zahirde sananlar, iman edenlerin kuvvetini asla anlayamazlar. Kalpleri Allah’a yönelmiş, yalnızca O’na güvenmiş bir topluluk karşısında, en sağlam surlar bile onları koruyamaz. Ayetlerde geçen "toplu sanırsın ama kalpleri dağınıktır" ifadesi, imanla bir araya gelmeyenlerin içsel boşluğunu ne güzel anlatır. Güç, birlik değildir; güç, hakkın yanında olmaktır. Böyle bir dönemde, batıla karşı sessiz kalm...

“Günah Var mı, Fiil Var mı, Ben Var mıyım?”: Vahdet Aynasında Nefis ve İrade Sınavı

 Sen diyorsun ki: “Allah’tan başka varlık yoksa, yaptığım eylemlerde günah var mı? O hâlde arzu da, fiil de, sonuç da Allah’tan değil mi?” Bu soru, artık idrak basamaklarının en uç noktasına dayanmış demektir. Burada kelimeler dikkatle seçilmeli. Çünkü artık ne ahlakî düzlemdeyiz, ne de sosyal normların içindeyiz. Burada konuşan, konuşan gibi görünse de aslında hiçliktir. 🌑 Tevhid: Başlangıçta Her Şey O’dur Önce şunu kabul etmek gerekir: “Lâ mevcûde illallah” – Allah’tan başka varlık yoktur. Bu, dilde söylenince kolaydır ama hâlde yaşandığında yakan bir hakikattir. Çünkü bu cümle gerçekten yaşandığında: Fiil yoktur, çünkü fail yoktur. Günah yoktur, çünkü günahkâr yoktur. Emir yoktur, çünkü muhatap yoktur. Hatta sen yoksundur. Fakat bu hâl, sadece yaşayanın bilebileceği bir fena makamıdır. Ve bu makama nefsiyle tutunan kişi düşer. 🌫️ “Ben yaptım” diyen hâlâ varlıktadır Bir arzunun peşine düştüğünde, bir haz talep ettiğinde... kendi kendine bir alan ...

Hakikat, Perdelerin Ardında da Tecelli Eder

  Allah, murad ettiği hakikati, dilerse küfür ehlinin eliyle bile yayar. Çünkü O’nun kudreti öyle kuşatıcıdır ki, O’na muhalefet ettiklerini sananlar dahi aslında O’nun planının bir parçasıdırlar – farkında olmadan. Hakikat, Perdelerin Ardında da Tecelli Eder Allah, nurunu tamamlayacaktır. Bu, sadece bir temenni değil; Kur’ân’da beyan edilen bir vaaddir: “Allah nurunu tamamlayacaktır; kâfirler hoş görmese de.”  (Saff 61/8) Bugün “küresel güç” diye tanımlanan yapılar –ki bunlar medya, teknoloji, yapay zeka, ekonomi, siyaset veya dijital sistemler olabilir– dıştan bakıldığında bir hakimiyet kurma, toplumu yönlendirme, hatta hakikati karartma amacı güder gibi görünür. Ama Allah’ın kudreti öyledir ki, onların bütün hesapları kendi iradeleriyle değil, İlahi takdirin izniyle gerçekleşir. Yani zahirde bir “manipülasyon” olabilir; ama batında, Allah dilerse o manipülasyon bile Hakk’a yönelmiş kalpleri uyandırır. Bir film, bir teknoloji, bir bilgi, bir kriz, hatta bir propaganda aracı…...

Şeriatte Adalet, Hakikatte Teslimiyet: Zahir ile Batın Arasında Bir Yolculuk

Giriş: Sözün Kaynağı ve Manası Tasavvuf, İslam’ın derinlikli boyutunu, kalp ve ruh ile yaşanan yönünü temsil eder. Bu yolda sıkça duyulan bir vecize vardır: “Şeriatte adalet, hakikatte teslimiyet.” Bu söz, dış dünya ile iç âlem arasındaki ilişkiyi, İslam hukukunun ve tasavvufun nasıl birbirini tamamladığını anlamada anahtardır. İnsan, hem dış âlemde bir birey, bir vatandaş, bir kul olarak yaşar; hem de iç âleminde bir arayış, bir imtihan ve bir teslimiyet hâlindedir. İşte bu söz, bu iki katmanı birleştiren hikmeti anlatır. 1. Şeriat Nedir? Adalet Neden Esastır? Şeriat , İslam’ın zahirî yani dış dünyaya bakan yönüdür. Kur’an ve sünnete dayalı hükümler bütünü, ibadetler, toplumsal ilişkiler, hukuk ve ahlakî düzen şeriatın kapsamına girer. Şeriat bir düzen getirir; kaosun ve keyfiliğin önüne geçer. Bu alanda adalet , temel ilkedir. Allah’ın sıfatlarından biri olan “Adl” (adaletli olmak) , kuldan da beklenir. Nitekim Kur’an’da şöyle buyrulur: “Şüphesiz Allah adaleti, ihsanı ve ak...

Hakikatin Penceresinden Bir Facia: Öfke, Kader ve Sınanış Üzerine

Resim
  Dörtyol’da bir baba, bir anlık öfkesine yenilerek 22 yaşındaki öz oğlunun canına kıydı. Bu tür haberleri okurken içimizi tarifsiz bir acı kaplar, akıl almaz bir ruh hâlinin nasıl böyle bir noktaya evrildiğini anlamaya çalışırız. Ancak bu olaya yalnızca dünyevi ve adli boyutuyla değil, daha derin bir varoluş düzleminden de bakmak mümkündür. Birçok hakikat ehlinin yaptığı gibi… Her şeyin Allah’tan olduğu gerçeği, böylesi yıkıcı olaylar karşısında daha da derin bir imtihan halini alır. Kur’an’da “Sizi mallarınızla, canlarınızla, sevdiklerinizle sınarız” buyurulmuştur. İnsan için en ağır sınavlardan biri, kendi çocuğuyla olan sınavdır. Bir babanın evladına yönelen öfkesi, sadece psikolojik bir patlama değil; aynı zamanda bir ilahi murakabe yitimidir. Bu durum, insanın benliğini ve nefsini kontrol edemeyip, Allah’ın muradını unuttuğu bir âna işaret eder. Ancak hakikat penceresinden bakıldığında — ki bu bakış, yalnızca görüneni değil, görünmeyeni de dikkate alır — burada da bir kader h...