Şeriatte Adalet, Hakikatte Teslimiyet: Zahir ile Batın Arasında Bir Yolculuk
Giriş: Sözün Kaynağı ve Manası
Tasavvuf, İslam’ın derinlikli boyutunu, kalp ve ruh ile yaşanan yönünü temsil eder. Bu yolda sıkça duyulan bir vecize vardır:
“Şeriatte adalet, hakikatte teslimiyet.”
Bu söz, dış dünya ile iç âlem arasındaki ilişkiyi, İslam hukukunun ve tasavvufun nasıl birbirini tamamladığını anlamada anahtardır. İnsan, hem dış âlemde bir birey, bir vatandaş, bir kul olarak yaşar; hem de iç âleminde bir arayış, bir imtihan ve bir teslimiyet hâlindedir. İşte bu söz, bu iki katmanı birleştiren hikmeti anlatır.
1. Şeriat Nedir? Adalet Neden Esastır?
Şeriat, İslam’ın zahirî yani dış dünyaya bakan yönüdür. Kur’an ve sünnete dayalı hükümler bütünü, ibadetler, toplumsal ilişkiler, hukuk ve ahlakî düzen şeriatın kapsamına girer. Şeriat bir düzen getirir; kaosun ve keyfiliğin önüne geçer.
Bu alanda adalet, temel ilkedir. Allah’ın sıfatlarından biri olan “Adl” (adaletli olmak), kuldan da beklenir.
Nitekim Kur’an’da şöyle buyrulur:
“Şüphesiz Allah adaleti, ihsanı ve akrabaya yardım etmeyi emreder.” (Nahl, 90)
Şeriatte Adaletin Tezahürü:
-
Herkesin hakkının korunması
-
Suçlunun ceza görmesi, mazlumun hakkının verilmesi
-
Hakimlerin delillere göre hüküm vermesi
-
Kişisel duygularla değil, hukukla hareket edilmesi
Özetle, şeriat adaletin hâkim olduğu bir toplumsal düzen kurar. Kimsenin kimseye zulmetmediği, herkesin hakkını aldığı bir dünya hedeflenir.
2. Hakikat Nedir? Teslimiyet Neden Esastır?
Hakikat, dış dünyanın ötesine geçip eşyanın ve olayların özüne inmektir. Bu tasavvufî bir düzeydir. Olayların sadece görünen yüzüyle değil, Allah’ın takdiri ve hikmetiyle ilgilenilir. Tasavvufta gerçek akıl, “Hakk’a teslim olan akıl”dır.
Teslimiyetin Anlamı:
Teslimiyet, Allah’ın her şeyde bir hikmetinin olduğuna inanmak ve bu hikmet gereği olanlara rıza göstermektir. Bu, edilgen bir boyun eğme değil, bilinçli bir kabulleniştir.
Mevlânâ der ki:
“Şikâyetçi olma! Allah her şeyi yerli yerince yapar.”
Hakikatte Teslimiyetin Tezahürü:
-
Başına gelen musibetlerde Allah’a isyan etmemek
-
İnsanlardan gelen kötülüklerde ilahi imtihanı görmek
-
Ne gelirse gönülden razı olmak
-
Zahiren kötülük gibi görünse de, batınen hayır gözüyle bakmak
Tasavvuf ehli der ki:
“Zalim zulmetse bile, sen bunu Allah’tan bil. O seni onun eliyle imtihan ediyor.”
3. Zahir-Batın Dengesi: Hem Hak Aramak, Hem Rıza Göstermek
Bu vecizenin en önemli öğretisi, zahir ile batın arasında kurulması gereken dengedir.
-
Bir Müslüman olarak şeriatta adaleti savunursun. Zulme sessiz kalmazsın.
-
Ama bir salik (tasavvuf yolcusu) olarak, başına gelenlerde teslimiyeti kuşanırsın.
Bu durum Hz. Ali’nin şu sözüyle güzelce özetlenir:
“Hakkını ara ama kin tutma. Haksızlığa karşı dur ama kalbini karartma.”
Bir Örnek:
Diyelim ki biri sana iftira etti.
-
Şeriatte: Hakkını ararsın, yargıya başvurursun, iftirayı ispat edersen adalet yerini bulur.
-
Hakikatte: Bu olayda Rabb’inin seni neyle imtihan ettiğini düşünürsün. Belki de bu olay seni kibirden arındıracak, sabrını artıracaktır.
4. Tasavvuf Büyüklerinden Yorumlar
Mevlânâ:
“Adalet, bir şeyi ait olduğu yere koymaktır. Teslimiyet ise Allah’ın o yeri daha iyi bildiğine inanmaktır.”
İbn Arabî:
“Şeriatla şekil bulur, hakikatle ruha kavuşursun. Şeriat dışa, hakikat içe hitap eder. Her ikisiyle kamil insan olursun.”
Yunus Emre:
“Bunda bir iş var deme, hepsi Hakk’tan gelmiştir. Bize düşen rıza ile karşılamaktır.”
Sonuç: İkisini Buluşturan Bir Yürüyüş
"Şeriatte adalet, hakikatte teslimiyet" sözü bize şunu öğretir:
-
Dünya hayatında adaleti savunmalıyız; mazluma omuz vermeli, zalime karşı durmalıyız.
-
Fakat başımıza gelen her olayda, Allah’ın takdirini unutmamalı, iç âlemimizde rıza ve sabır içinde kalmalıyız.
Bu, yalnızca bir söz değil; bir yaşam felsefesidir. Hak ararken haksız olmamak, zalime karşı dururken kin tutmamak, bela gelirken sabırla beklemek… İşte bu, tasavvufun ince yoludur.
Yorumlar
Yorum Gönder