Kayıtlar

Ekim, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tuvalete Sol Ayakla Girilir, Sağ Ayakla Çıkılır - Bu Sünnettir

  Ey iman edenler! Hayatın her anı, her hareketi bizler için bir imtihan ve ibadet vesilesidir. İslam, insanın en basit ve gündelik işlerine dahi rehberlik eden bir dindir. Allah Resûlü (s.a.v.), ümmetine her konuda örnek olmuş, yaşamının her alanında sünnetler bırakarak bizlere yol göstermiştir. Bu sünnetlerden biri de tuvalete girerken ve çıkarken dikkat etmemiz gereken bir davranıştır. Resûlullah (s.a.v.), tuvalete sol ayakla girilmesini ve sağ ayakla çıkılmasını tavsiye etmiştir. Bu sünnet, hem fiziki hem de manevi temizlik açısından önem arz eder. Sol ayakla tuvalete girmek, insanın necis (pis) olabilecek bir mekana saygıyla yaklaşmasını ve bu mekana girerken temizliğe dikkat etmesini simgeler. Tuvaletten sağ ayakla çıkmak ise, temizlenmiş ve manevi açıdan yenilenmiş bir şekilde tekrar saf ve temiz alanlara dönmeyi temsil eder. Unutulmamalıdır ki, İslam, hayatın her alanında dengeyi ve tertibi öngörür. Tuvalet gibi bir yerde bile temizliğin, edebin ve Allah’a olan saygının korunma

Zamanın Firavunu: Binyamin Netanyahu

Güç, elinde bir taç gibi parıldıyor, Ama onun altında gizli bir karanlık var. Büyük projelerin ardında yankılanan sesler, İnşa edilen duvarlar, özgürlük için engeller. Otorite, bir firavunun heykeli gibi, İstediği gibi şekillendiriyor, Bazen halkı için, bazen kendi çıkarı için, Gerçekler ve hayaller, çatışan bir dünya. Sözleri, inşa ettiği bir pyramidin gölgesinde, Kimi zaman umut, kimi zaman korku doğuruyor. Tarih, kayıtlara geçerken, Sadece bir lider değil, bir simge haline geliyor. Ama unutma ki, firavunlar da düşer, Tarih, her zaman güçlü olanı değil, Gerçek ve adaleti savunanı yazar. Zaman, her şeyi ortaya koyar.

Adil Yargı ve Gerçek Adaletin Tesisi

  Ey insanlar! Bir toplumun huzuru ve düzeni, o toplumun adaletine bağlıdır. Adaletin olmadığı bir yerde, ne güven olur ne de barış. Yüce Allah, adaleti emreder ve zulmü yasaklar. Ancak günümüzde, mahkemelerin ve yargının tarafsızlığını yitirdiğini, adaletin zedelendiğini görmekteyiz. Oysa yargı, en güvenilir kurum olmalı ve insanlar, haklarını ararken yargıya başvurduklarında adil bir sonuç alacaklarından emin olmalıdırlar. Yüce Allah, bizlere haksızlık yapmamayı, adaletle hükmetmeyi öğütlemiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir toplumda adaletin güçlü olmadığı zaman o toplumun çökeceğini haber vermiştir. Tarih boyunca, adaletin sarsıldığı her toplum, içten içe yıkıma uğramış, huzursuzluk ve kaos ortamı oluşmuştur. O halde bizler, adaleti her işimizin başına koymalı, haksızlığı önleyecek bir düzen kurmalıyız. Yargının adil hale gelmesi için önce, yargıçların ve hâkimlerin vicdanlarının temiz olması gerekir. Onlar, Allah’ın huzurunda hesap vereceklerini unutmamalıdırlar. Hiçbir baskı

Hz. Ebu Bekir'in "Es-Sıddık" Lakabı ve Sadakatinin Derinliği

  Ey iman edenler! Sadakat, bir müminin kalbindeki en değerli hasletlerden biridir. Tarih boyunca Allah'a ve O'nun Resulü'ne (s.a.v.) en büyük sadakatle bağlı olan kişilerden biri, hiç şüphesiz ki Hz. Ebu Bekir olmuştur. Onun sadakati ve güveni, İslam'ın yayılmasında mühim bir yer tutmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), İslam'ın mesajını insanlara ulaştırmaya başladığında, birçok insan tereddüt yaşadı, hatta kimi inkâra gitti. Fakat Hz. Ebu Bekir, Muhammed Mustafa'yı çok iyi tanıyordu. Onun dürüstlüğüne, sadakatine ve güvenilirliğine derin bir imanla bağlıydı. O müşrikler, Peygamberimiz'in Mirac olayını duyduklarında alaya aldılar, inanmadılar. Bu hadise üzerine Hz. Ebu Bekir'e koştular, 'Biliyor musun Muhammed bunu söylüyor!' dediklerinde, Hz. Ebu Bekir'in cevabı netti: "O dediyse doğrudur." Bu kısa cümle, Hz. Ebu Bekir’in Peygamberimize olan mutlak güvenini ve sadakatini ortaya koyuyordu. Bu sadık dostun, derin bir imanla söyledi

Ey İman Edenler! Fasık Bir Kimse Size Bir Haber Getirirse Araştırın

  Ey iman eden kardeşlerim! Allah-u Teâlâ bizlere, hayatımız boyunca doğru ve adaletle hükmetmeyi, her işimizde hakkaniyeti gözetmeyi emretmiştir. Bugün, içinde bulunduğumuz dünya, yalan haberlerin ve yanlış bilgilendirmelerin çokça yaygınlaştığı bir dönemdir. Oysa Kur'an-ı Kerim'de Rabbimiz bizleri bu konuda uyarmış ve şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse, onun aslını araştırın. Yoksa bir topluluğa, bilmeden kötülükte bulunur, onları incitirsiniz de, sonra yaptığınızdan pişmanlık duyarsınız." (Hucurat, 6) Allah-u Teâlâ'nın bu uyarısı, bize her gelen haberi sorgulamadan, doğruluğunu teyit etmeden kabul etmememiz gerektiğini hatırlatıyor. Çünkü yanlış bilgi, bir toplumu incitip, haksızlığa sebep olabilir ve bizler de sonrasında büyük bir pişmanlık içerisinde kalabiliriz. İman eden bir mümin, her zaman doğruyu araştırmak ve her konuda adaletle hareket etmek zorundadır. Bugün sosyal medya, haber kanalları ve çevremizde birçok m

Müslüman Bir Genç En Geç Kaç Yaşında Evlenmeli?

  Ey Müslüman gençler! Allah’ın huzuruna tertemiz bir kalple çıkmak ve O’nun emirlerine uygun bir hayat sürmek için, evlilik önemli bir adımdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur: "Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse, benden değildir." İslam’da evlilik, sadece nefsi isteklerin tatmini için değil, aynı zamanda Allah’a olan kulluk görevini daha iyi yerine getirmek ve dünya hayatını daha huzurlu kılmak için bir araçtır. Peki, bir Müslüman genç en geç kaç yaşında evlenmelidir? Bu sorunun cevabı kişisel duruma ve şartlara göre değişiklik gösterse de, genel kaide, kişinin evlilik sorumluluğunu alabilecek olgunluğa eriştiği andan itibaren bu kutsal bağı kurmaya hazır olmasıdır. Evlilik, gençlerin hem nefsini koruması hem de topluma katkı sağlaması için önemli bir adımdır. Zira evlilik, kişinin nefsine hâkim olmasının en güçlü yollarından biridir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), gençlere hitaben şöyle buyurmuştur: "Ey gençler! İçinizden evlenmeye gü

Akıl ve İstişarenin Gücü: Müslüman Hayatında Hikmetle Yürümek

  Ey insanlar! Müslüman, hayatının her anında akıllı olmalı ve her işinde hikmetle hareket etmelidir. İslam, sadece ibadetlerden ibaret değildir. Müslüman, hem dünya hem de ahiret işlerinde aklını kullanmalı, nefsine değil, ilahi emir ve hikmete dayalı kararlar almalıdır. Çünkü Allah, insana akıl vermiştir ve bu akıl doğruyu yanlıştan ayırt etme gücüne sahiptir. Kişinin dünyada ve ahirette mutluluğa ulaşabilmesi, Allah’ın insana bahşettiği bu büyük nimeti en doğru şekilde kullanmasına bağlıdır. Ey ümmet! Bilmelisiniz ki akıl, bir Müslümanın en büyük silahıdır. Allah Resulü (s.a.v.) buyurmuştur ki, "Akıllı kişi, nefsini hesaba çeker ve ölüm sonrası için çalışır." Bu hadis, bizlere sadece ibadetle değil, düşünceyle, akıllıca adımlarla hareket etmemiz gerektiğini öğütlemektedir. Aklını kullanan kişi, her daim Allah’ın rızasını kazanacak bir yol bulur ve nefsinin tuzaklarından korunur. Nefsin istekleri, insanı yanlış yollara sürükleyebilir, ama akıl, insanı hakikatin ve adaletin

Dünyamızın Huzura Kavuşması: Adaletin ve Merhametin Egemenliği

  Ey insanlar! İçinde bulunduğumuz dünya, zulüm, haksızlık ve huzursuzlukla dolup taşmaktadır. Her geçen gün, masumların feryadı yükseliyor, zayıflar eziliyor ve güçlüler kendi çıkarlarını her şeyin önüne koyuyor. Oysa Allah bizlere yeryüzünde adaleti tesis etmemizi ve merhametle hareket etmemizi emretmiştir. Ancak insanlar bu ilahi emri unutarak, kendi nefislerinin isteklerine kapılıyor ve zulme yol açıyorlar. Dünyanın huzura kavuşması, ancak Allah'ın adaletinin yeryüzünde yeniden egemen olmasıyla mümkün olacaktır. Zulüm, haksızlık ve baskının sona ermesi, insanların kalplerindeki merhametin yeniden dirilmesiyle gerçekleşecektir. Her birey, Allah’ın huzurunda sorumlu olduğunu unutmadan, hak ve adaletle hareket etmelidir. İnsanlar arasında adaletin sağlanması, güçlülerin zayıfları ezmediği, haklı olanın hakkını kolayca alabileceği bir düzenle mümkün olacaktır. Bu düzenin temelinde Allah’ın hükümleri vardır. Kur’an-ı Kerim, adaletin, merhametin ve doğruluğun yolunu gösteren en büyük

Üstün Yetenekli Bireylere Yönelik Eğitim Uygulamaları ve Çözüm Önerileri

  Ey insanlar! Ülkemizdeki eğitim sisteminde, üstün yetenekli bireylere yönelik uygulamalar ne yazık ki yetersiz ve uygun olmayan bir düzeydedir. Allah, insanları farklı yeteneklerle donatmış ve her birine özel kabiliyetler bahşetmiştir. Ancak, bu kabiliyetlerin doğru bir şekilde gelişmesi ve Allah’ın rızasına uygun bir şekilde kullanılabilmesi için eğitim sistemimizin bu bireylere uygun koşulları sağlaması gerekmektedir. Aksi takdirde, bu yetenekler körelir, topluma ve insanlığa fayda sağlamadan yok olur. Ülkemizde üstün yetenekli bireylerin eğitimi genellikle genel eğitim standartları içerisinde değerlendirilmektedir. Ancak bu yaklaşım, bu özel bireylerin ihtiyaçlarını karşılayamamakta, onların potansiyellerini açığa çıkarmalarına engel olmaktadır. Üstün yetenekli bireyler, hızlı öğrenen, yaratıcı düşünen ve derinlemesine kavrayan bireylerdir. Onları standart kalıplar içinde eğitmeye çalışmak, potansiyellerini sınırlamak ve yeteneklerini köreltmek anlamına gelir. Çözüm Önerileri İlk

Zaman kendi değerlerimize dayalı bir finans sistemi inşa etme sorumluluğuyla hareket etme zamanıdır.

 Günümüz ekonomik düzeni, çoğu zaman faizli işlemler ve borç verme mekanizmaları etrafında şekilleniyor. Ancak, bu sistemin sunduğu seçenekler, çoğu Müslüman bireyin inançlarıyla çelişiyor. Bu noktada, mevcut bankacılık sisteminin sunduğu faizli finansman modelleri yerine, kendi finans kurumlarımızı kurma zamanının geldiğini düşünüyorum. Kendi finansal yapılarımızı oluşturmak, sadece ekonomik bağımsızlık açısından değil, aynı zamanda inançlarımıza uygun bir yaşam sürme ihtiyacı için de son derece önemlidir. İslami öğretiler, faizin haram olduğunu belirtirken, aynı zamanda adalet, paylaşım ve dayanışma gibi değerlerin teşvik edilmesini de öngörüyor. Ancak, mevcut sistemin getirdiği kısıtlamalara boyun eğmek, hem bireysel hem de toplumsal olarak bizi geri bırakıyor. Siz hiç akletmez misiniz diye defalarca uyaran kitaba iman eden Müslümanların aklını başkalarına devretmesi, gerçekten de son derece acı bir durum. İnançlarımızı ve değerlerimizi göz ardı ederek, başkalarının belirlediği ekon

İnsanlar Öyle Günler Görecek ki: "Katil Niçin Öldürdüğünü, Maktul de Niçin Öldürüldüğünü Bilmeyecek"

  Ey insanlar! Peygamber Efendimizin (s.a.v) asırlar önce işaret ettiği bir hadis-i şerif bugün yeryüzünde acı bir hakikate dönüşmektedir: "İnsanlar öyle günler görecek ki, katil niçin öldürdüğünü, maktul de niçin öldürüldüğünü bilemeyecek." Bu hadisi anlamak, içinde bulunduğumuz kaos ve zulüm dolu dünyayı daha iyi kavramak demektir. Zira dünya, insanların birbirine düşman kesildiği, ne için savaştığını, ne için öldürdüğünü dahi bilmediği bir döneme sürüklenmiştir. Bugün bakıldığında, dünyanın dört bir yanında süren savaşlar, katliamlar ve haksız ölümler ne kadar da yaygınlaştı. İnsanlar, maddi çıkarlar, güç ve menfaat uğruna birbirlerine kıyıyor. Ancak asıl acı olan, bu savaşların ve çatışmaların çoğu zaman ne uğruna verildiğinin dahi bilinmemesidir. İnsanlık, yaratılış gayesinden uzaklaşmış, manevi değerlerini yitirmiş ve kendini kör bir girdabın içinde bulmuştur. O kadar çok insan, anlamsız savaşlarda hayatını kaybediyor ki, bu savaşların gerçek nedeni dahi çoğu zaman unut

Faiz ve Ekonomik Gerçeklik: Kaçış Mümkün mü?

 "Faizden uzak durduğunu savunan kişilere sıkça soruyorum: 'Paraya nasıl sahip oldun?' Çoğunlukla aldığım yanıtlar, 'ben bankalardan borçlanmadım' veya 'faizli işlemlerle işim yok' şeklinde oluyor. Ancak düşündüğümde, bu yanıtlar beni tatmin etmiyor. Çünkü gerçekte, paraya ulaşmanın en yaygın yolu ya bankalardan borç almak ya da zaten borçlanan birinden para almaktır. Bu noktada, aslında Allah’ın yasakladığı faiz olayı tam da burada devreye giriyor. Mevcut ekonomik düzen, bankalar aracılığıyla faize dayalı bir borç verme sistemine dayanıyor. Bankalar, parayı faizle sunarak, bu döngü içinde hem bireyleri hem de toplumu dolaylı olarak faizle ilişkilendiriyor. Yani, 'ben faiz almıyorum' diyen bir kişinin bile dolaylı yoldan bu sistemin parçası olması kaçınılmaz. Bu durum, sadece bireyler için değil, toplumlar için de geçerli. Ekonomik sistemin bu şekilde yapılandığı bir ortamda, faizden tamamen kaçınmak oldukça zor. Bu nedenle, 'faizden uzak duruyo

Domuz Etine Gösterdiğimiz Dikkati Neden Faize Göstermiyoruz?

  Ey Müslümanlar! Allah'ın yasaklarını gözetmek her bir müminin sorumluluğudur. Domuz eti haram kılınmıştır ve bu konuda hepimiz dikkatliyiz. Sofralarımıza domuz eti koymaz, ondan uzak dururuz. Ancak, asıl düşündürücü olan şudur: Neden faiz gibi bir başka büyük harama aynı titizliği göstermiyoruz? Allah’ın Kitabı Kur’an-ı Kerim, faizi kesin bir dille haram kılmıştır. Allah, faizi yiyenlerin sanki şeytan çarpmış gibi ayağa kalkacağını buyurmuş ve faizi terk etmeyenlere harp ilan etmiştir. Bu kadar net bir yasak varken, neden faiz konusunda gevşek davranıyoruz? Faiz, sadece bireyleri değil, toplumları da mahveden bir düzen kurar. Ekonomik zulmün, zengin ile fakir arasındaki uçurumun ve adaletsizliğin kaynağıdır. Günümüzde birçok Müslüman, faizli işlemlerle iç içe yaşamaktadır. Bankalarda faizli hesaplar açmak, kredi kullanmak, borç vermek... Bunların her biri, Allah’ın haram kıldığı büyük günahlar arasında yer alır. Ancak ne acıdır ki, domuz etine gösterdiğimiz hassasiyeti faize karş

Güç ve İktidar Allah’ın Elindedir

  Ey insanlar! Bilin ki güç ve iktidar yalnızca Allah’ın elindedir. O, dilediğine verir ve dilediğinden alır. Bu dünya, O'nun mutlak hükümranlığı altında dönmekte, her şey O'nun iradesiyle vuku bulmaktadır. İnsanların ellerindeki güçler, mevkiler, iktidarlar, geçici emanetlerdir. Bugün ellerinde olan, yarın O’nun takdiri ile ellerinden alınabilir. Hiç kimse Allah’ın hükmü dışında bir şey elde edemez, O’nun iradesi olmadan bir adım bile atamaz. Tarih boyunca nice zalimler, krallar, imparatorlar güç sarhoşluğuna kapılıp kendilerini mutlak iktidar sahibi sanmışlardır. Oysa hepsi, Allah’ın iradesi karşısında aciz kalmış, saltanatları birer birer çökmüştür. Firavunlar, Nemrutlar, diktatörler... Hepsi Allah’ın takdiriyle zelil oldular. Çünkü güç ve iktidar, yalnızca Allah’a aittir. O, dilediğini yükseltir, dilediğini ise yere serer. Ey müminler! Bu dünyadaki makamlar ve mevkiler sizi aldatmasın. Güç ve iktidarın gerçek sahibi olan Allah’a sığınarak adaletle hükmedin. Kalbinizi dünya

Adaletin Tezahürü İçin Dua

 Ya Rabbi, adaletin ve merhametin sahibisin. Sen, zulme uğrayanların feryadını duyan, haksızlık karşısında sessiz kalmayan tek güçsün. Bugün, masum insanların yaşadığı acıları ve çektikleri zulmü sana arz ediyoruz. İsrail devleti, kendi kendini yönetme hakkından mahrum bırakılmalıdır. Bu haksız düzenin sona ermesi için kalplerimize güç, bedenlerimize cesaret ver. Zulmün karşısında dimdik durabilmemiz için bize ilham et. Ey Rabbim, adaletin hâkim olduğu bir dünya yarat. Haksızlıklara karşı direnenlerin yanlarında ol. Onların seslerini yükselt, umutlarını taze tut. Zulmün sona ermesi için gereken iradeyi ve kararlılığı bizlere bahşet. İnsanların, barış içinde bir arada yaşama arzusunu destekle. Kendi egemenliğini koruma iddiasındaki yapıların, mazlumların haklarını gasp etmesine asla müsaade etme. Haksızlıkların karşısında duracak bir güç oluştur, bizlere de bu yolda ilerleme cesareti ver. Ya Rabbi, kalplerimizi sevgi ve hoşgörü ile doldur. Farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görmemi

İslam’a göre ideal bir yöneticinin özellikleri..

 Bir şeriat devletinin yöneticileri, İslam'ın adalet, hakkaniyet ve toplumsal huzur prensiplerine sıkı sıkıya bağlı olmalı ve bu yüksek değerleri topluma yansıtmalıdır. Bu yöneticiler, hem dini hem de ahlaki bakımdan nitelikli, halkın haklarını koruyan ve zulme karşı duran kişiler olmalıdır. İslam’a göre ideal bir yönetici şu özelliklere sahip olmalıdır: 1. Adaletli Olmak Şeriat devletinin en önemli ilkesi adalettir. Yöneticiler, halk arasında hiçbir ayrım gözetmeden adaletle hükmetmelidirler. Kur’an’da Hz. Peygamber’e (sav) hitaben, “İnsanlar arasında adaletle hükmedesin diye sana Kitab’ı hak olarak indirdik” (Nisa, 105) buyurulmuştur. Yönetici, adaletin tesisi için tarafsız olmalı ve kimseye imtiyaz tanımamalıdır. Zengin ya da fakir, güçlü ya da zayıf herkesin hakkı korunmalıdır. 2. Allah’a Karşı Sorumluluk Bilincinde Olmak Yöneticiler, her kararlarında Allah’a hesap vereceklerini bilerek hareket etmelidirler. Bu bilinç, onları halkın üzerinde değil, halk için görev yapan hizmetk

Zulme Son Veren Adalet: İsrail Devletinin Durumu

 Dünya, uzun süredir zulmün karanlık gölgesi altında sıkışıp kalmış durumdadır. Bu zulmün en belirgin örneklerinden biri, yıllardır işgal ve haksızlıklarla anılan İsrail devletidir. İsrail, masum halkların topraklarını işgal ederek, Filistin başta olmak üzere birçok mazlum millete zulmetmiş ve bu düzeni güç ve baskıyla sürdürmeye çalışmıştır. Ancak, bu adaletsiz düzenin son bulması gerektiği gerçeği giderek daha fazla kabul edilmektedir. İsrail devleti, kendi kendini yönetme hakkından mahrum bırakılmalıdır. Çünkü adaletin ve insafın dışına çıkmış, masum insanların kanına girmiştir. Yıllarca süregelen bu haksız yapı, insanlık adına bir tehdit oluşturmakta ve barışın önünde engel teşkil etmektedir. Adaletin yeniden tesis edilmesi için bu tür yapılarla yüzleşmek kaçınılmazdır. İsrail'in geçmişteki zulümlerinin hesabı sorulacaktır. Bu, sadece bir devletin değil, tüm insanlığın hak ettiği bir dönemin başlangıcını simgeler. Dünya, zulmün sona erdiği, adaletin herkes için geçerli olduğu b

Zulme Son Veren Adalet

 Dünya, zulmün karanlık gölgesi altında ezilen toplumların acılarına tanıklık ediyor. Bu karanlığın sona ermesi ve adaletin tesis edilmesi, insanlığın en temel arzularından biridir. Adaletin yeniden sağlanması, yalnızca bir grup için değil, tüm insanlık için kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Özellikle yıllardır zulme uğrayan mazlum toplumlar, bu dönüşümün gerçekleşmesini dört gözle bekliyor. Tarih boyunca bazı devletler, güçlerini baskı ve zulümle sürdürmeyi tercih etmiştir. Bu bağlamda, masum halkların topraklarını işgal eden, savaşlar çıkaran ve insan haklarını ihlal eden yapılar, adaletin inşa edilmesi için en büyük engellerden biridir. Bu zulmün son bulması, insanlığın barış içinde bir arada yaşamasının önündeki en önemli adımlardan birini temsil edecektir. Zulme uğrayan topluluklar, adaletin yeniden tesis edilmesini ve haklarının korunmasını talep etmektedir. Adalet, yalnızca bir hukuki ilke değil, aynı zamanda toplumsal bir gerekliliktir. Her birey, haksızlığa uğramaktan korkmadan yaşam

Hukuk: Adaletin Temeli

  Hukuk, adaletin temeli ve insan hayatının düzenleyicisidir. Yüce Allah, yeryüzüne adaleti tesis etsinler diye peygamberler göndermiştir. Çünkü adaletin olmadığı bir yerde zulüm, haksızlık ve kaos hüküm sürer. Oysa adalet, Allah’ın en yüce sıfatlarından biridir ve O’nun nizamında her şey dengeli, her şey yerli yerindedir. Hukuk, insanın fıtratında yer alan hakkaniyet duygusunu ortaya çıkarır. İnsanların birbirine saygı göstermesini, haklarını korumasını ve toplumsal düzenin devamını sağlar. Ancak gerçek hukuk, insan eliyle oluşturulan kurallardan ziyade, Allah’ın gönderdiği ilahi kanunlar üzerine bina edilmelidir. İlahi kanunlar, her dönemde geçerliliğini koruyan, insanları adalete sevk eden yegane ölçülerdir. Şüphesiz, Allah’ın koyduğu kanunlar, insanlığı hem dünya hem ahiret mutluluğuna ulaştıracak nizamı kurar. Bugün, yeryüzünde birçok hukuk sistemi var, ancak bu sistemler ne kadar adalet dağıtıyor? Zengin ve güçlü olanın haklı görüldüğü, fakir ve zayıf olanın ezildiği bir dünyada

Allah'ın İpine Sımsıkı Sarılın

  Ey insanlar! Allah’ın ipine sımsıkı sarılın! Zira O’nun ipi, bizleri karanlıklardan aydınlığa, zorluklardan kolaylığa çıkaracak tek kurtuluş yoludur. Allah’ın ipine sarılmak, onun vahyine, emirlerine ve yasaklarına uymaktır. Bu bağ, kopmayan bir bağdır, sarsılmaz bir kuvvet kaynağıdır. Kim bu ipe tutunursa, dünya hayatında sıkıntılardan ve ahiret hayatında ebedi azaptan kurtulur. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de bizlere “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın; ayrılığa düşmeyin.” (Ali İmran, 103) buyuruyor. Bu ayet, Müslümanların bir araya gelmesini, birlik ve beraberlik içinde hareket etmelerini emreder. Çünkü Allah’ın ipine sarılmak, sadece bireysel kurtuluş değil, toplumsal bir yeniden diriliştir. Birlikte hareket eden bir ümmet, hiçbir dış gücün sarsamayacağı bir kale gibidir. Ne zaman ki biz, Allah’ın ipinden uzaklaşırsak, işte o zaman felaketler, huzursuzluklar ve fitneler kapımızı çalar. İnsanlar, kendi aralarında bölünür, kardeşler birbirine düşman olur ve dünya adaletsizli

19 Sayısının Sırrı

  Allah'ın varlığını ve kudretini anlayabilmek, onun yarattığı ayetleri ve işaretleri doğru okuyabilmekle mümkündür. Bu işaretlerden biri de Kur’an’daki 19 sayısının sırrıdır. 19, Allah’ın evrendeki düzenini ve sistemini sembolize eden mükemmel bir sayıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu sayı, hem ayetlerde hem de surelerin matematiksel diziliminde karşımıza çıkar ve Allah’ın kelamının mucizelerinden biridir. 19 sayısı, yalnızca bir rakam değil, aynı zamanda Allah’ın yaratılışındaki kusursuzluğu ve hikmeti anlamamız için bir kapıdır. Kur’an’da bazı sureler, ayetler ve kelimeler bu sayıya dayalı bir matematiksel sistemle düzenlenmiştir. Örneğin, Bismillahirrahmanirrahim ifadesi 19 harften oluşur. Kur’an’da yer alan surelerin başlangıçlarındaki harfler de 19 sayısının çevresinde örülmüş bir düzendir. Bu sayının ardındaki hikmet, evrendeki dengeyi ve düzeni anlamaya çalışırken, Allah’ın kudretini daha derinlemesine kavramamıza yardımcı olur. 19, Allah’ın birliği ve her şeyin onun kontrolünde ol

İsrail Ne Zaman Duracak?

 Yeryüzünde zulüm sürdüren rejimlerin başında İsrail gelmektedir. Mazlum Filistin halkına uygulanan baskılar, işgaller ve haksızlıklar, yıllardır devam eden bir yara olarak insanlığın vicdanında kanamaktadır. İsrail devleti, gücünü büyük ölçüde dünya üzerindeki faiz ve sömürü sistemine dayanan küresel düzenin arkasındaki güçlerden almaktadır. Ancak her zulüm bir son bulur ve her haksızlık ilahi adaletle karşılık bulur. İsrail de, bu zulüm dolu politikalarının karşılığını mutlaka alacaktır. İsrail’in durması, sadece siyasi bir mesele değildir. Bu, insanlık adına ahlaki ve ilahi bir sorundur. Zulüm üzerine kurulan bir devletin, halkların haklarını gasp ederek ayakta kalması mümkün değildir. Zira Allah'ın düzeni, adalet üzerine kuruludur. İsrail, dünya üzerinde döktüğü kanın, gasp ettiği toprakların ve yok ettiği masum hayatların hesabını vermeden durmayacaktır. İsrail’in zalim politikalarını sürdürmesinin ardındaki güç, dünya üzerindeki faiz sistemiyle beslenen zalim düzenin bir parç

NoR Dijital Para Birimi Fiyat Güncelleme ve Grafik Gösterimi

  Açıklama: Bu program, NoR dijital para biriminin günlük fiyatını rastgele belirleyip bir JSON dosyasında saklayan ve güncellenen fiyatları grafiksel olarak gösteren bir sistemdir. Programın ana özellikleri şunlardır: Fiyat Oluşturma : NoR para biriminin fiyatı her işlemde rastgele bir şekilde, %3'lük bir artış veya azalışla güncellenir. Devre Kesici : Günlük fiyat değişimlerinin referans fiyatına göre en fazla %20 artış veya %20 azalış yapmasına izin veren bir devre kesici mekanizması mevcuttur. Bu limitlerin dışına çıkıldığında fiyatlar devre kesici ile sınırlanır. JSON Veri Saklama : Program, fiyatları ve zaman damgalarını nordegeri.json dosyasında saklar. Ayrıca, her yeni gün için referans fiyatı initialPrice.json dosyasına kaydedilir ve yeni gün başladığında referans fiyat güncellenir. Grafik Gösterimi : Program, son 10 işlemdeki fiyatları ve zamanlarını bir grafik (Chart.js) ile web arayüzünde gösterir. Kullanım Alanları: Kripto para birimi projeleri veya sanal finans simü

Hiçbir İnsana Bel Bağlamamak

  Ben, hiçbir insana bel bağlamam; benim için tek gerçek destek, Allah’ın yardımında saklıdır. O’nun lütfu, bana her zaman yeterli olur. Bu dünya, insanın yalnızca maddi güçlere güvenerek yürütmeye çalıştığı bir mücadele alanı olabilir. Ancak, ben biliyorum ki, gerçek güç ve kuvvet, her şeyin sahibi olan Yaratıcı’dadır. İnsanlar, zaman zaman dayanacakları bir omuz ararlar; ancak ben, kalbimdeki inançla, Allah’ın yardımının her şeyden daha üstün olduğunu kabul ediyorum. Zira O, her an yanımda, her zorlukta destekleyendir. Bu güven, bana cesaret ve kararlılık verir. Zulmün kol gezdiği bu dünyada, ben adaleti tesis etme mücadelesindeyim. Fakat bu mücadelede asıl dayanağım, insanlardan aldığım destek değil, yalnızca Allah’ın rahmetidir. O’nun lütfu, her türlü engeli aşmamı sağlayacak gücü taşır. İnsanlar, zaman zaman hata edebilir, hayal kırıklıkları yaratabilir; ancak Allah’ın yardımı kesintisizdir. Bunu bilmek, bana huzur ve güven verir. Allah’a olan teslimiyetimle, yolda yürümeye devam

Allah Korkusu: Kulluğun ve Teslimiyetin Şuuru

  Allah korkusu, iman edenin kalbindeki en derin ve en samimi duygudur. Benim için de Allah korkusu, tüm hayatımın, düşüncelerimin ve eylemlerimin merkezindedir. O'nun kudreti karşısında insanın acizliğini bilmek, her an O'nun gözetiminde olduğunu hissetmek, beni sürekli olarak doğruya ve adalete yönlendiren bir güçtür. Allah korkusu, O'nun sonsuz rahmetini ve adaletini idrak etmekle başlar. O'nun gazabından sakınmak, emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak, müminin en temel görevlerinden biridir. Ben de bu korkuyla Rabbimin emirlerine sarılır, O'nun rızasını kazanmak için gayret ederim. Her an, her durumda, Allah’ın beni gördüğünü, O'nun her şeyden haberdar olduğunu bilmek, kalbime hem bir korku hem de bir huzur verir. Allah korkusu, benim için yalnızca bir endişe değil, aynı zamanda O'nun rahmetine olan derin güvenin bir yansımasıdır. O, kullarına karşı merhametli, affedici ve bağışlayıcıdır. Ancak O'nun adaleti de kusursuzdur. Bu yüzden, hayatımda