Sessiz İhmalin Yıprattığı İnsanlık ve Kaybolan Sorumluluk
İnsanlar çoğu zaman kötülüğü yüksek sesle, iyiliği ise fısıltıyla yapar. Oysa yıpranma dediğimiz şey çoğunlukla bağırarak değil; erteleyerek, görmezden gelerek, “sonra yaparım” diyerek olur. Bir görevi bilerek savsaklamak, hakkı olanı eksik vermek, emek isteyen yerde bahanelere sığınmak… Bunlar küçük görünür ama bir araya geldiklerinde kalpleri aşındırır, güveni tüketir. Bir toplum, birbirine açıkça düşman olduğunda değil; birbirine karşı sorumluluk duygusunu kaybettiğinde çözülür. İnsan, “Nasıl olsa biri yapar” dediği anda yükünü başkasının sırtına bırakır. O yük birikir, ağırlaşır ve en sonunda hepimizin altında kalacağı bir ağırlığa dönüşür. İşte o zaman herkes yorgundur, herkes kırgındır ama kimse nedenini tam olarak söyleyemez. Adalet yalnızca büyük mahkemelerde aranmaz. Adalet, verilen sözün zamanında tutulmasında, emanet edilen işin layıkıyla yapılmasında, bekletilen bir cevabın geciktirilmemesinde de tecelli eder. Bir insan, görevini eksik yaptığında sadece karşısındakin...
