İnanç mı, Alışkanlık mı? Allah’a Gerçekten İnanan İnsan Zulmeder mi?
Benim Allah inancım, çocukluğumdan, bana öğretilenlerden geliyor. Ailem, büyüklerim, çevrem… Hepsi bana Allah’ın varlığını, O’na inanmanın gerekliliğini anlattı. Ama son zamanlarda fark ediyorum ki, bu inanç zinciri sadece bana ait değil. Beni yetiştiren büyüklerimin de Allah inançları kendi yetiştirilme tarzlarından geliyor. Onların da anne babaları onlara öyle öğretmiş, onların da öncekilerden duyduklarıyla şekillenmiş. Böylece, bu inanç sanki nesilden nesile aktarılan bir alışkanlığa dönüşmüş gibi geliyor bana.
Ama burada durup düşünmeden edemiyorum: İnsan gerçekten Allah’a inanıyorsa, nasıl olur da zulmedebilir? Nasıl olur da komşusu açken, haksızlık görürken rahat uyuyabilir? Bir insan “Ben Allah’a inanıyorum” diyorsa, o inanç sadece dilinde mi kalmalı, yoksa kalbinin ve davranışlarının merkezine mi yerleşmeli?
Bazen etrafıma bakıyorum, Allah’tan bahseden, ibadet eden, dua eden pek çok insan görüyorum. Ama aynı insanlar bazen birini kırıyor, birinin hakkını yiyor, bir zulme sessiz kalıyor. O zaman kendi kendime soruyorum: Gerçekten Allah’a inanmak ne demek? Sadece “Allah vardır” demek mi, yoksa O’nun adaletini, merhametini, vicdanını içimizde yaşatmak mı?
Eğer bir insan gerçekten Allah’a inanıyorsa, O’nun yarattığı hiçbir canlıya haksızlık edemez. Komşusu zulüm içindeyken huzurla uyuyamaz. Birinin gözyaşına kayıtsız kalamaz. Çünkü Allah’a inanmak, sadece bir inanç değil, bir sorumluluktur. O inanç seni daha iyi bir insan yapmıyorsa, o zaman inandığın Allah senin zihninde bir kavramdan öteye geçmemiş demektir.
Ben artık şunu anlıyorum: Allah’a inanmak, sadece yetiştirilme tarzından gelen bir alışkanlık olmamalı. O inanç sorgulanmalı, anlaşılmalı, içselleştirilmeli. Çünkü gerçek inanç, insana vicdan kazandırır. Gerçek inanç, insanı adalete, merhamete, doğruluğa yönlendirir.
Ve belki de en çok bunu unuttuk: Allah’ı gerçekten tanımak, O’nun ismini çok söylemekten değil, O’nun yarattıklarına nasıl davrandığımızdan geçiyor. Eğer komşumuzun acısına duyarsızsak, birinin hakkını korumuyorsak, mazluma sırtımızı dönüyorsak, o zaman inancımız sadece bir alışkanlıktan ibaret kalır.
Gerçek Allah inancı, insanın kalbini uyandırır. Zulme sessiz kalamaz, kötülüğü görmezden gelemez. Çünkü o zaman insan, sadece Allah’a inandığını söyleyen biri değil, Allah’ın adaletini ve merhametini yaşatan biri olur.

Yorumlar
Yorum Gönder