ERKEN KALKMANIN BEREKETİ VE RIZIKTA GAYRETİN ÖNEMİ
İnsanoğlu dünya hayatında rızkını ararken, çoğu zaman sebeplerin arkasındaki hikmeti unutur. Kimisi “rızık Allah’tandır” diyerek elini taşın altına koymadan oturur, kimisi de bütün yükü kendi çabasına bağlayarak manevi yönü unutur. Oysa hakikat bu iki uçta değil, tam ortasındadır: Rızık Allah’tandır, ama o rızkın kapısını açmak için insanın gayreti, azmi ve disiplinli yaşamı gerekir.
Rızkın Kaynağı ve Sebepler Dünyası
Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah şöyle buyurur:
“Yeryüzünde yürüyen hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın.” (Hûd, 11/6)
Bu ayet bize açıkça gösterir ki rızkın kaynağı Allah’tır. Ancak bu rızık, gökten altın tepsiyle inmez; insanın gayretine, arayışına, disiplinine göre şekillenir. Allah, çalışmayı rızkın vesilesi kılmıştır. Her kulun payı bellidir, ama o paya ulaşmanın yolu emekten, dürüstlükten ve azimden geçer.
Erken Kalkmanın Manevi ve Maddi Bereketi
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur:
“Allah’ım, ümmetimin sabah vaktini bereketli kıl.” (Ebû Dâvûd, Cihad, 78)
Sabahın bereketi sadece manevi bir ifade değildir; aynı zamanda hayatın düzeniyle ilgilidir. Erken kalkan insan, hem vaktini verimli kullanır hem de ruhen diri olur. Günün ilk ışıklarıyla birlikte yapılan işler, hem huzur hem bereket getirir. Sabah namazı ile uyanan bir kalp, hem Rabbine yönelmiş olur hem de hayatına disiplin kazandırır.
Bugün modern psikoloji ve verimlilik araştırmaları bile bunu doğrulamaktadır. Erken kalkan bireylerin hem zihinsel hem bedensel sağlıklarının daha güçlü olduğu, karar verme yetilerinin geliştiği, stres düzeylerinin azaldığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bu da gösteriyor ki, Peygamberimizin asırlar önce öğrettiği sünnetler, sadece dini birer ibadet değil, aynı zamanda hayatı güzelleştiren evrensel prensiplerdir.
Tembellik: Rızkın Önündeki Görünmez Engel
İnsanın tembelliğe kapılması, hem maddi hem manevi açıdan tükenişin başlangıcıdır. Gün boyu yatmak, zamanı boşa harcamak, hayatı “yarın yaparım” düşüncesine teslim etmek, bereketi kaçırmanın en kolay yoludur. Rızkı aramayan, onu bekleyen kişi aslında kendi kapısını kapatmış olur. Çünkü Allah Teâlâ, gayret gösterenlerin önünü açar:
“Bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette yollarımıza eriştiririz.” (Ankebût, 29/69)
Rızkın genişlemesini isteyen, önce disiplinli olmalıdır. Bir insanın düzeni yoksa, duası da eksik kalır. Çünkü dua, gayretin destekçisidir; gayretsiz dua, kanatsız kuş gibidir.
Rızıkta Tevekkül ve Çabanın Dengesi
Gerçek tevekkül, çalıştıktan sonra sonucu Allah’a bırakmaktır. Çalışmadan, gayret etmeden, “nasibim buymuş” demek, tevekkül değil teslimiyettir; hatta bazen bahanedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir sahabeye şöyle demiştir:
“Deveni bağla, sonra tevekkül et.” (Tirmizî, Kıyamet, 60)
Bu kısa ama derin hadiste, hem dünyevi tedbir hem de manevi teslimiyet öğütlenir. İnsan işini sağlam yapmalı, planlı olmalı, sonra Allah’a güvenmelidir. Sadece dua ederek, hiçbir şey yapmadan bereket beklemek, ilahi düzenin hikmetine ters düşer.
Toplumun Aynası: Kadın ve Ailenin Disiplini
Bir evin bereketi, ev halkının gayretiyle orantılıdır. Özellikle annenin tutumu, çocukların geleceğini belirler. Sabah erken kalkıp evine düzen getiren, çocuklarına çalışkanlığı aşılayan bir kadın, sadece kendi evine değil, topluma da bereket katar. Çünkü çocuklar gördüklerini öğrenir; çalışan anne, üretken evlat yetiştirir.
Sonuç: Rızkın Kapısını Gayretle Açmak
Rızık; Allah’ın vaadi, emeğin mükâfatıdır. Her gün biraz daha erken kalkmak, az da olsa üretmek, şükretmek, çalışmak ve düzenli yaşamak… İşte bereketin sırrı buradadır. İnsan hem dünya hem ahiret için çabalamalıdır.
Unutmayalım:
“Rızkı arayan sabahı ıskalamaz.”
Günün ilk ışıklarıyla birlikte uyanan, hem Rabbine hem hayata daha yakın olur. Gayret edenin duası, sabahın bereketinde kabul bulur.

Yorumlar
Yorum Gönder