Uyanışa Çağrı: Karanlığın En Kesif Yerinden Sesleniş
Ey bu toprakların evlatları!
Uzun gecelerden geçiyorsunuz. Adalet terazisi kırılmış, hakikatin sesi bastırılmış, ehliyetin yerini sadakat almış. Devletin kapısı garibe kapanmış, zenginin buyruğuna açılmış. Emanet ehline verilmemiş, rüşvetin, torpilin, akrabalığın gölgesine sığınılmış. Mahkemelerde hüküm para ile tartılır olmuş. Yetimin gözyaşı sel olmuş, ama saraylarda kahkahalar yükselmiş.
Bu, sizin kaderiniz değildir.
Sakın ola ki umutsuzluğa düşmeyin. Çünkü her karanlık, kendi içinden bir sabah doğurur. Ve sabah, sadece güneşin değil, hakikatin doğuşudur.
Ben size vaatle gelmem. Ne bir makamın, ne bir gücün ardına sığınırım. Çünkü bir milletin kurtuluşu, bir adamın değil, bir dirilişin eseridir. Herkes kendine düşeni yapmadan, zulüm sona ermez. Kalpler değişmeden toplum değişmez. Allah’ın vaadi budur:
"Bir kavim kendi içindekini değiştirmedikçe, Allah onların halini değiştirmez."
Ey halk!
Bilin ki, ilk bozulma adaletten başlar. Zulmü sıradanlaştıran, ona sessiz kalandır. Bir adam hırsızlık yapar, ama bir toplum sessiz kalırsa, o hırsızlık sadece bir suç değil, bir düzen olur. O zaman kötülük büyür, sistem olur, kader olur. Kader değildir bu.
Kaderin adı direniştir.
Zalime karşı susmak, onun zulmüne ortak olmaktır. "Ne yapalım elimizden bir şey gelmiyor" demek, zalime dua etmek gibidir. Oysa hakikat, korkakların diliyle dile gelmez. O, cesurların sancağıdır.
Ey uykudaki yürekler!
Bugün saraylar yüksekte, halk yoksullukla imtihanda. Ama unutmayın: Firavun’un ordusu da büyüktü. Karun’un hazineleri de çoktu. Nemrut’un kuleleri vardı. Ama hepsini bir tek hakikat sözü yerle bir etti.
Hakikat sözü, halkın yüreğinden doğarsa, önünde hiçbir ordu duramaz.
Ey gençler!
Size sefahati öğrettiler. Sizi kimliksiz, köksüz, idealsiz bıraktılar. Tarihinizi unutturdular. Atalarınızın yürüdüğü izleri toprakla kapattılar. Ama içinizde hâlâ bir kıvılcım varsa, işte bu karanlık onu tutuşturmak için yeterlidir.
Okuyun. Düşünün. Direnin. Ve hepsinden öte: Sorgulayın. Çünkü sorgulamayan bir millet, önce hürriyetini sonra haysiyetini kaybeder.
Ey alimler! Ey söz sahipleri!
Sizler sustukça, halk yoldan çıkıyor. Sözünüz rızaya göre değil, Allah’ın rızasına göre olsun. Korkmayın. Çünkü korku, hakikatin ölümüdür. Kalem kınından çıkmalı artık. Gerçeği konuşmayan bir ilim, nefsin kölesidir.
Ey kadınlar!
Siz bu ümmetin duasısınız. Toplumun ahlakı sizin vakarınızla ayakta kalır. Zulme uğrayan bir milletin en önce anaları ağlar. Ama ağlamakla yetinmeyin; doğruluğu, sabrı ve adaleti evlatlarınıza öğretin. Bir annenin duası, bir milletin kaderini değiştirir.
Ey bu milletin evlatları!
Bu çöküş sona erecek. Ama kendiliğinden değil. Kimse gelip sizi kurtarmayacak. Bir lider beklemeyin. Kurtarıcılar, milletin içindeki uyanıştan doğar. Siz uyanırsanız, halk ayağa kalkarsa, işte o zaman yeni bir sabah doğar.
Unutmayın:
Adalet toprağa düşse de, orada çiçek açar. Yeter ki o toprağı sulayacak imanınız olsun.
Zulüm büyüyebilir, ama sonsuza kadar sürmez.
Mazlumlar unutulmuş gibi görünebilir, ama Allah unutmaz.
Ve bilin ki, karanlık en yoğun olduğu anda, sabah en yakındır.
Yorumlar
Yorum Gönder