Sabır üzerine bir gönül konuşması
Ey hakikati arayan dost…
Kalbinin bir kenarında sabrı tanıyor, onun kıymetini biliyor ama her zorluk geldiğinde içinin daraldığını, nefesinin sıkıştığını hissediyorsun. Bu seni zayıf yapmaz. Bu, insan olduğunun bir işaretidir. Sabır, sadece bilgisiyle yetinilecek bir meziyet değildir; sabır, insanın içini yaka yaka öğrenilir. Ateşin içinde yanmadan, demir dövülmez. Sabır da böyle bir ateşin içinde şekillenir.
Sen onu kitaplarda okudun, sohbetlerde duydun, belki nice güzel sözlerle başkalarına da anlattın. Ama kendi sınavların geldiğinde, o sözler göğsünde bir zırh gibi durmadı. Kendini eksik sandın. Oysa bu eksiklik değil, Rabbine daha fazla muhtaç olduğunu anlamanın başka bir yoludur.
Sabrı öğrenmek, sabrın acısını hissetmeden olmaz. Sabır, nefsin isyan etmek istediği anda "Allah benimle" diyebilmektir. Gözyaşları içinde bile "Rabbim beni unutmadı" diyebilmek sabrın ta kendisidir. Sabır, her şeyin güzel olduğu zamanlarda kolaydır; asıl sabır, her şey üstüne yıkılırken secdede kalabilmektir.
Zannetme ki sabır, zorluk karşısında duygusuz kalmaktır. Hayır! Sabır, yüreğin yanarken susmayı değil, yanarken bile teslimiyeti seçmektir. Gözlerin yaşla dolarken, "Bu da geçer" diyebilmektir. Elin kolun bağlandığında bile, hâlâ ümidin ellerinden tutabiliyorsa, sen sabrediyorsun demektir.
Sen fark etmesen de, sabrın tohumları sende çoktan filizlenmiş. Ne zaman ki bir dert geldiğinde hemen kaçmadın, işte o anda sabır yoluna girdin. Ne zaman ki içine ağlamak oturduğu hâlde kimseyi incitmedin, işte o an sen sabrın şerefine erdin. Belki tam olgunlaşmadı, belki hâlâ sende eksiklikler var, ama unutma ki sabrın kemali bir anda gelmez. O, zamanla, düşe kalka, secdeyle, duayla, tevekkülle olgunlaşır.
Her imtihan, sabrın bir durağıdır. Ve her durakta biraz daha derinleşir insan. Biraz daha içine döner, biraz daha Rabbiyle baş başa kalır. Zannedersin ki yalnızsın, ama bilmezsin ki en çok o zaman görünmeyen eller seni tutuyordur.
Ey güzel kalpli insan,
Unutma ki, sabır sadece beklemek değil, beklerken güzel kalabilmektir. Sabır, Allah’a olan güvenin aynasıdır. Her “neden?” sorusunun ardından gelen “O bilir, ben bilmem” teslimiyetidir.
Kendine kızma. “Ben sabırlı değilim” deme. Çünkü sabırsızlık anlarında bile direniyorsan, sabır seni çoktan içine almıştır. Her seferinde yeniden başlamak, sabrın en kıymetli halidir. Unutma, pes eden kaybeder, ama düşe kalka yürüyen, sonunda menziline ulaşır.
Sen yolda olanlardansın. Yol uzun, meşakkatli… Ama o yolun sonu aydınlığa çıkar. Her gözyaşının, her iç çekişin, her sabırsızlık anından sonra duyduğun pişmanlığın bir değeri var. Bunların hepsi seni Rabbine yaklaştıran adımlardır.
Kalbin yorgun düştüğünde, kendine şöyle de:
“Ben hâlâ buradayım. Her şeye rağmen yoldayım. Ve Rabbim beni görüyor. Beni unutmamış. Ben de O’nu unutmayacağım.”
Sabır, beklemeyi bilenin değil, Allah’a sığınmayı bilenin nasibidir.
Ve sen... O nasibe çok yakınsın.
Yorumlar
Yorum Gönder