“Dikenlere Sabır Diyen Adam”

 “Dikenlere Sabır Diyen Adam”

Bir gün, bir topluluk içinde yüksekçe konuşan biri vardı. Sesini yükselterek diyordu ki:

“Ben sabrı öğrendim! Her dikene basarım da yola devam ederim. Hiçbir acı beni yıldırmaz, hiçbir engel beni durduramaz. Gül istiyorsan, dikenine razı olacaksın derler ya… İşte ben o dikenlere talibim!”

Sözleri güzeldi, kulağa güçlü geliyordu. Dinleyenler başlarıyla onayladı. Bazıları hayranlıkla, bazıları da sessiz bir hayretle onu izledi.

Ancak çok geçmedi, biri ona hoşuna gitmeyen bir söz söyledi. Ağır bir laf… Belki içinde hakaret de vardı. Ve o sabırdan söz eden adam bir anda öfkelendi. Sözler geri çekilmedi; eller titredi, gözleri alev aldı. Tepki verdi. Gürledi. Kırıcı sözler söyledi. Ardından ortam dağıldı.

Gecenin ilerleyen saatlerinde, o topluluğun önde gelen bilge zatı, sabırdan söz eden o adamla baş başa kaldı. Ona doğrudan kızmadı. Suçlamadı. Ama sözleri bir aynaydı; içini göstermek için tutulmuş bir ayna:

“Sana dikenlerden söz ettiğin o anı hatırlatmak isterim. Ne güzel konuşmuştun... Yüreğin, güle giden yolda her acıya razı olacağını söylemişti.
Fakat bugün bir diken sana dokunduğunda, sabrın seni terk etti.
Elini değil, dilini yaraladı. Ayaklarını değil, gururunu incitti.
Oysa sen, gülün kokusunu özleyen bir yolcuydun. Neden ilk çalılığa takıldın da geri döndün?

Adam sessizdi. Gözleri yerde. Bilge devam etti:

“Zannedersin ki diken hep dışarıdan gelir. Ama en keskin olanı, içten batandır.
Sabır, sadece susmak değildir. Kendine hâkim olmaktır. Bir söz işittiğinde cevap vermemek değil, cevabı gönlünde eritip merhametle bakabilmektir.
Zor olan sabır, acıya katlanmak değil; hakaretle karşılaştığında, ‘Ben de bir zamanlar böyleydim’ diyebilmektir.
Unutma… Gülü koruyan diken değil, dikene rağmen yürüyen yolcudur.”

Adam başını kaldırdı, gözleri dolmuştu. Dudaklarından yalnızca şu cümle döküldü:

“Ben sabrı bildiğimi sanmışım, ama sabır beni tanımıyormuş…”

Bilge gülümsedi:

“O hâlde şimdi tanışma vaktidir. Sabır, senden önce gelmişti. Şimdi sen ona layık olmaya çalış.”

Ve gece boyunca konuşmadılar artık. Sessizlik konuştu. Kalp, kendiyle yüzleşti. Sabır, o andan itibaren sadece bir kelime değil, bir hâl olmaya başladı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müslüman Bilge Lider'in Sözleri..

Hakkın Yolunda Birlik

Kişiliğim