Bölüm 1: Faizin Karanlık Tarihi - 📘 Kitap: “NoRiba: Zincir Kıran Ekonomi”
Bölüm 1: Faizin Karanlık Tarihi
“Zenginlerin tembelleştiği, yoksulun köleleştirildiği çağların adı: Faiz çağı.”
İnsanlık tarihi; toprağın, emeğin, bilginin ve nihayetinde paranın kim tarafından ve nasıl kontrol edildiğiyle şekillenmiştir. Bu denklemin içinde bir kavram vardır ki, çağlar boyunca nice imparatorlukları beslemiş, nice toplumları çökmeye sürüklemiş, nice bireyin ömrünü tüketmiştir: Faiz.
Faiz; üretmeyenin, ama üretenden daha çok kazandığı bir çarpıklıktır.
Faiz; alın terine sırt çevirip, parayı parayla büyütmenin şeytani formülüdür.
Faiz; emeği tüketen, yoksulluğu çoğaltan, zenginliği belli ellerde biriktiren bir sistemin adıdır.
Antik Dünyada Faiz: İlk Zincirin Dövüldüğü Yer
Faiz kavramı tarihin en eski belgelerinde dahi karşımıza çıkar. Mezopotamya tabletlerinde bile borç ve faiz oranları kayıt altına alınmıştır. Babil’de M.Ö. 2000’li yıllarda faiz, tapınak ekonomisinin ayrılmaz bir parçasıydı. Faiz, genellikle buğday veya gümüş üzerinden uygulanırdı ve çoğu zaman %20’yi aşan oranlarla borçlu köylüler toprağını kaybederdi.
Antik Yunan filozofları arasında faiz büyük tartışmalara yol açtı. Aristoteles, faizi “doğaya aykırı” olarak nitelendirdi. Paranın kendisinden daha fazla para üretmesi ona göre bir tür sapkınlıktı. Zira para bir değişim aracıdır, kendisi bir üretim aracı değildir. Ama yine de Atina’nın soyluları, zenginliklerini genişletmek adına bu uyarılara kulak asmadı. Köleci ekonomiyle el ele giden borç-faiz mekanizması, halkı ikiye böldü: borç veren elitler ve borçla yaşayan yoksullar.
Roma İmparatorluğu ise bu düzene yasal kılıflar ekledi. Faiz oranlarını sınırlayan ama uygulamasını asla durdurmayan kanunlarla, kapitalist finansın erken ayak seslerini duyurdu. Tüm bu dönemlerde borç ödeyemeyenlerin köleleştirilmesi meşru bir yöntemdi.
Orta Çağ’da Faiz: Günahın ve İhtiyacın Çatışması
Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam gibi semavi dinlerin tamamı faizi (riba) yasaklamıştır. Ancak zamanla bu yasak, çıkarların gölgesinde esnetilmiş ve manipüle edilmiştir.
Tevrat, Yahudilere aralarında faiz uygulamasını yasaklarken, Yahudi olmayanlara faizle borç vermeyi serbest bırakıyordu. Bu durum, Yahudilerin Orta Çağ Avrupa’sında tefecilikle özdeşleştirilmesine neden oldu. Dışlanmış, haklarından mahrum bırakılmış Yahudi toplulukları, saraylara ve krallara borç para vererek ayakta kalmaya çalıştı. Ama her kriz döneminde bu durum, antisemitizmin fitilini ateşleyen bir bahaneye dönüştü.
Hristiyanlık, erken döneminde faizi açıkça günah saydı. Katolik Kilisesi asırlarca “faizle kazanç sağlamayı” yasakladı. Ama ne gariptir ki, Vatikan saraylarının çoğu, zengin bankaların yardımıyla inşa edildi. Floransa’nın Medici ailesi gibi banker soylular, dini otoritelerle anlaştı, paravan şirketler kurdu, krediler “hediyeler” adıyla kamufle edildi. Günah, artık altınla temizlenebiliyordu.
İslam’da Faiz: Mutlak Yasak ve Vicdani Uyarı
Kur’an-ı Kerim, faizi en sert şekilde yasaklayan kitaptır.
“Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır.” (Bakara 275)
“Faiz yiyenler, şeytan çarpmış gibi kalkarlar.” (Bakara 275)
“Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve faizden kalanı bırakın.” (Bakara 278)
İslam, ticareti ve emeği yüceltmiş, ama servet sahiplerinin servetle servet üretmesini lanetlemiştir. Faizin haram kılınması, sadece bireysel ahlaki bir tercih değil; toplumsal adaletin teminatıdır.
Ne var ki, İslam dünyasında da faiz zamanla kıyafet değiştirerek geri döndü. “Kar payı”, “getiri”, “finansman bedeli” gibi isimlerle kapitalist düzenin ayak izleri İslam toplumlarını da kuşattı.
Modern Bankacılığın Doğuşu: Borçla Büyüyen İmparatorluklar
Sanayi Devrimi ile birlikte para artık yalnızca bir araç değil, bir meta haline geldi. Bankalar doğdu. Kredi mekanizmalarıyla zenginleşmenin yolu açıldı. Devletler, halktan topladığı vergilerle değil, borçlanarak büyüdü. Dünya ekonomisi borç ve faiz üzerine inşa edildi.
Merkez bankaları, ulusal ekonomilerin kasası değil, borçlanma aygıtına dönüştü. ABD Federal Rezerv Sistemi gibi kurumlar, aslında özel sermayeye aitken, halkın vergileriyle iş görmeye başladı. Faiz oranları, halkın yaşam kalitesini belirleyen bir tanrıya dönüştü.
Faizin Toplumsal Sonuçları
-
Faiz, sermayeyi belli ellerde toplar.
-
Emekçi kesim sürekli borç içinde debelenir.
-
Orta sınıf yok olur; zengin daha zengin, yoksul daha yoksul hâle gelir.
-
Evlenmek, ev sahibi olmak, eğitim almak bile “borçla alınan haklara” dönüşür.
-
Toplumda stres, boşanma, ruhsal çöküş ve suç oranları artar.
Bugünün Faiz Çağı
Bugün bireyler kredi kartlarına, şirketler banka kredilerine, devletler dış borçlara bağımlı hâle gelmiştir. Bu küresel bağımlılığın adı: Faiz Çağıdir.
Kapitalizmin asıl silahı tanklar değil; faizli borç sözleşmeleridir.
Bir ülkeyi işgal etmek yerine onu borçlandırmak yeterlidir. Çünkü borç, toplumu içeriden çürütür. Ve faiz; bu çürümüşlüğü büyüten bir virüstür.
Zinciri Tanımadan Onu Kıramazsın
Tarih bize şunu göstermiştir: Faiz sistemleri sürdürülebilir değildir.
Belli dönemlerde büyür, sonra kriz üretir, sonra daha büyük faizlerle krizi bastırır ve yeniden çöküşe sürükler.
NoRiba.Finance, işte bu tarihsel karanlığa karşı yazılmış bir ışıktır.
Ama önce zinciri tanımalı, sonra onu kıramayacağını söyleyenlerin yüzüne haykırmalısın:
“Ben zinciri gördüm. Şimdi onu kırmaya geldim.”
Yorumlar
Yorum Gönder