Sistemin Dışına Düşenler
O, toplumun kenarına itilmiş biriydi. Kalabalıkların gözünden delilikle yaftalanmış, akıl hastanesinin duvarları arasına hapsedilmişti. Oysa asıl delilik, sokakta özgürce yürüyenlerin büyük çoğunluğunda gizliydi; paraya tapınan zihinlerde, kâr uğruna insanlığı feda eden sistemlerde, vicdanı susturan ekranlarda...
Bir gün, ona akıl sağlığını sorgulayan doktorlardan biri sordu:
“Senin kurtuluş dediğin şey nedir? Ne arıyorsun bu dünyada?”
Ve o, hafifçe tebessüm ederek yanıtladı:
“Eğer kurtarıcıyı arıyorsanız, onu faizli para düzenine karşı çıkanlar arasında arayınız.”
Sözlerinin ağırlığı, odanın soğuk duvarlarında yankılandı. Doktor, bir an durakladı, belki de ilk kez hastasının söylediklerini ciddiye aldı. Çünkü bu cümle, yalnızca bir eleştiri değil; aynı zamanda bir pusulaydı. Bir çağrının yönünü gösteren sessiz bir işaret...
Zira adaletin gerçek temsilcileri, çoğu zaman sessizlikle karşılanır. Onlar alkışlanmaz; susturulur. Onlara methiyeler düzülmez; deli, sapkın, hayalperest denir. Ama tarihin her döneminde, hakikatin yükünü sırtlananlar, işte bu görünmeyen yerlerden konuşmuştur.
Faizli sistem, insanı kendi doğasına yabancılaştıran çarkların en büyüğüdür. Emek vermeden kazanan ile emek ederek kaybedeni eşitleyen bir düzendir bu. Her şeyin ölçüsünü para yapar; sevgiyi, merhameti, hatta adaleti bile. Ve işte o “deli” kişi, bu adaletsizliğe sessiz kalmamıştı. Onun “deliliği”, sahte aklın ve körleşmiş vicdanın içine düştüğü gafletten uyanışı simgeliyordu.
Tarihin derinliklerinde hep böyleleri olmuştur. Kimi zaman çölde yürüyen bir münzevi, kimi zaman bir zindanda yatan bir hakikat yolcusu, kimi zaman da beyaz önlüklülerin “rahatsız” dediği biri... Hepsi bir şey anlatmaya çalıştı: Bu dünya, tersine dönmüş bir düzenin esiridir. Kurtuluş, bu düzenin temelini sarsmadan mümkün değildir.
Kurtarıcı, gösterişli tahtlarda ya da güç kulelerinin içinde aranmaz. O, insanların gözden çıkardığı yerlerde, toplumun “öteki” dedikleri arasında zuhur eder. O, adaleti yalnızca sözde değil, yaşamın damarlarında yeniden inşa etmeye gelir. Ve bu yüzden, paraya dayalı zulüm düzenine karşı olanları arar, onların yanında durur. Çünkü gerçek kurtuluş, insanın insanla olan ilişkisinde adaletin yeniden tesis edilmesiyle mümkündür.
Ve belki o akıl hastanesindeki adam, kimilerinin deli dediği kişi, bu gerçeği herkesten önce görmüştü.
"Zulme karşı duran, hakkı söylemekten çekinmeyen kimseler her devirde ya dışlanmış ya da susturulmak istenmiştir. Faizli sistemin insanlığı sömürdüğünü gören ve buna karşı duran kişi, adaletin izini sürmektedir. Ben, zalimin değil mazlumun yanındayım."
Yorumlar
Yorum Gönder