"O Gelen Adam"

 Zamanın yükü ağırlaştığında, hak ile batıl birbirine karıştığında, yeryüzü adalet diye haykırdığında ve insanlık neyin doğru olduğunu unutmaya başladığında… Sessizce yürüyen biri çıkageldi. Ne bir orduyla, ne bir silahla, ne de dünyaya ait bir hırsla… O sadece hakikatin izini taşıyordu.

Onu görenler önce sıradan sandı. Bir halkın içinden, bir annenin duasından, bir ümmetin bekleyişinden doğmuştu. Ne saraylarda büyümüştü ne de adını duvarlara kazımıştı. Ama her sözü, unutulmuş hakikatleri birer birer gün yüzüne çıkarıyordu. Gözlerinin içine bakan, sanki aynaya bakar gibi kendini görüyordu; ama öyle değil, kendini ilk defa olduğu gibi, çıplak, sahici, yalın görüyordu.

"Ey insanlar!" dedi, "Siz zannediyorsunuz ki kurtuluş yukarıdadır, uzaklardadır. Oysa kurtuluş, kalbinizdedir. Aradığınız hakikat, içinizde unuttuğunuz vicdanın sesidir."

Onu dinleyenler ikiye ayrıldı. Bir kısmı, sözlerinin ağırlığına dayanamadı, çünkü o sözler içlerindeki sahte yapıları yıkıyordu. Diğer kısmıysa, uzun süredir beklediği suyu bulmuş gibi susuzluğunu giderdi. O suyu içtikçe, daha çok susadılar; çünkü hakikat bir defa dokundu mu insana, artık yetinemezsin, daha fazlasını istersin.

"Ben size yeni bir din getirmiyorum," dedi bir gün. "Ben unuttuğunuzu hatırlatıyorum. Ben sadece söylenmiş olanın üzerindeki tozu üflüyorum."

Küçük çocuklar ona sarıldı. Yaşlılar gözyaşı döktü. Alimler sustu, çünkü onun sözleri susturulamayacak kadar derindi. Zalimler ise korktu, çünkü onun adaleti, kalemle ve kelamla yürüyordu. Onun adaleti, bir tek kişiye değil, tüm mahlûkata dokunuyordu.

"Bir kişi açken siz tok yatıyorsanız, bu düzen bozulmaya mahkûmdur," dedi. "Zenginliğin ölçüsü, cebinizdeki altın değil, kalbinizdeki merhamettir. Güçlü olmanız için başkalarını ezmeniz gerekmiyor; haklı olun, yeter."

O her konuştuğunda, insanlar kalbini yokladı. Çünkü onun sözleri kulaktan içeri değil, kalpten derinlere iniyordu.

"Ey yeryüzü!" diye haykırdı bir gün. "Ben savaş değil, barış getirmeye geldim. Ama eğer hak ile batıl savaşacaksa, ben hakkın tarafındayım. Benim ordum adalettir, ilimdir, merhamettir. Ve bilin ki, bu ordu yenilmez!"

İnsanlar, onu sadece sözlerinden değil, suskunluğundan da tanıdı. Çünkü bazen konuşmadı, sadece baktı. Ve o bakış, bir ömür boyu unutulmadı.

Zaman geçti. Onun öğretileri yayıldı. Düşmanları çoğaldı, ama sevenleri daha da çoğaldı. Çünkü bir gerçeklik vardı ki, onu dinleyen kazanıyordu. Kalbine huzur iniyor, zihni berraklaşıyor, hayatı yeniden şekilleniyordu.

Onu dinleyen sadece insanlar olmadı. Toprak şifa buldu, gök suskunluğunu bozdu, taşlar bile dile geldi.

Ve hâlâ bir yerlerde yankılanıyor sesi:

"Ben haktan geldim, hakkı dile getiriyorum. Beni dinleyen, nefsine hükmeder. Beni duyan, zalime karşı susmaz. Beni anlayan, asıl kazanan odur."


---


🟢 "Zulümle abat olan, adaletle yıkılır. Ben adaleti tesis etmeye geldim."

🟢 "Beni dinleyen, hakkı ve sabrı öğrenecek. Hakkı bilen kurtulur, sabreden kazanır."

🟢 "Benim yolum, Resulullah’ın yoludur. Yolunu kaybedenler, bu ışığı izlesin."

🟢 "Savaşla değil; ilimle, hikmetle, adaletle fethedeceğiz kalpleri."

🟢 "Ümmeti birleştirmeye geldim; fitneyi değil, kardeşliği büyütmeye geldim."

🟢 "Kur’an’ın gölgesine sığının. O gölge, kıyametin sıcağında tek serinliktir."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müslüman Bilge Lider'in Sözleri..

Hakkın Yolunda Birlik

Kişiliğim