Nefsi Müslümanlaştırmak: Hak Yolunun Rehberi
Ey insan, içindeki o karanlık, seni yoldan çıkaran, seni Rabbinden uzaklaştıran o nefis var ya… İşte asıl savaşın, onunla yapacağın savaştır. Çünkü en büyük düşmanın dışarıda değil, içindedir. O nefis ki seni en büyük zaferlere, en yüce makamlara gidebilecek bir yolcu yapmak için değil, seni kendi arzusunun kölesi yapar. Eğer onun peşinden gider ve onu kontrol etmezsen, seni her zaman aynı çukura çeker, sürekli tekrar ettiğin hatalarla seni mahveder. Peki, bu nefsin, bu içindeki isyan eden ruhun Müslümanlaşması için ne yapmak gerekir?
1. Önce Kendini Tanı
Nefsi Müslümanlaştırmanın ilk adımı, insanın kendi içini tanımasıdır. İnsan, önce kendi nefsini bilmedikçe, onu terbiye edemez. Nefsin içinde kötülüklerin olduğu gibi, iyiliğe yönelme arzusunun da başladığı yer vardır. Bu yüzden insan, önce nefsinin arzularını fark etmeli, bunları tanımalı ve onlara karşı nasıl bir duruş sergilemesi gerektiğini anlamalıdır.
İçindeki arzuların, öfkelerin, kıskançlıkların, ve diğer her türlü kötülükle birlikte var olduğunu kabullenmek, insanı bir adım ileriye taşır. Ama kabul etmek, teslim olmak demek değildir. Kendini tanı, sonra ona göre adımlar at.
2. Nefse Ayna Tutmak
Nefsin değişmesi için ona sürekli ayna tutmak gerekir. Ayna, kişinin yaptığı her eylemi ve içindeki her sesi sorgulamasıdır.
– Bugün ne için öfkelendim?
– Kıskandığım şey bana ne katacak?
– Kendi doğrularımı savunurken başkalarına ne kadar zarar verdim?
İçindeki seslerin çoğu seni kendi heveslerine yönlendirir. “Bunu hak ettin”, “Bir kez de kendin için yap”, “Sen bunu almazsan, başkaları alır” gibi sesler, seni doğru yoldan çıkaran şeytani seslerdir. Bu yüzden bu sesleri tanımalı, onlara kulak vermemelisin. Ve her an kendini sorgulamalısın: “Gerçekten ne istiyorum? Nefsim mi, yoksa Rabbim mi?”
3. Şüpheli Olandan Kaçınmak
Nefsin en sevdiği alan, şüpheli olanlardır. İslam’da helal ve haram bellidir, ama şüpheli alanlar, nefsi aldatmanın en büyük aracıdır. Nefis, ne zaman bir şeyin helal mi haram mı olduğunu tam olarak bilemesek de, ona yaklaşmak ister. Bu, nefsin en büyük tuzağıdır.
Kişi, şüpheli olan her şeyden uzak durmalıdır. Çünkü şüpheler, kalbi karartır, insanı sürekli tereddüt içinde bırakır. İnsan, kalbini sürekli rahatsız eden bu şüpheleri taşıyamaz. Onlardan arınmalıdır.
Bir kişi, her helal ve harama dikkat etmelidir; çünkü her bir şey, insanın nefsine dair bir sınavdır. İnsan bir kez sınırı aşarsa, sonra o sınırı tekrar aşma isteği duyar. Bu yüzden şüpheli şeylerden uzak durmak, nefsin Müslümanlaşmasının en önemli adımlarından biridir.
4. İçsel Oruç Tutmak
Oruç, sadece yemekten içmekten uzak durmak değildir. Gerçek oruç, gözle, kulakla, dil ile ve kalp ile tutulan oruçtur.
– Gözlerin harama bakmamalıdır.
– Dil, yalan ve gıybetten uzak durmalıdır.
– Kulak, faydasız ve haram şeylerden korunmalıdır.
– Kalp, kin ve nefret gibi kötü hislerden arındırılmalıdır.
Oruç, nefsin en çok kazandığı bir alanı da kapatır. Nefsin en büyük arzusu, dünya nimetlerini kendine çekmektir. Ama oruç, ona bu fırsatı vermez. Oruç, sadece bedenin değil, nefsin de kontrol altına alınmasıdır. Nefsin her türlü arzusunu boğmak ve ruhu temizlemek için, bedenin ve kalbin oruç tutması gereklidir.
5. Dünya ile Arana Mesafe Koy
İçinde bulunduğun dünyaya karşı aşırı bir bağlılık, seni kalpten uzaklaştırır. Nefis, hep dünyayı ister, hep daha fazlasını ister. Ama dünya, sana huzur getirmez. Ne kadar çok mal, ne kadar çok şöhret istersen, o kadar fazla şey seni içine çeker.
Bunun yerine, dünyaya karşı aşırı bir ilgisizlik değil, ama doğru bir mesafe koymak gerekir. Her şeyin geçici olduğunu hatırlamak, seni asıl hedefinden uzaklaştırmaz, aksine seni hakikate daha da yaklaştırır.
Dünyayı elinde tut, ama kalbinde değil. Çünkü senin gerçek yurdun, burası değil. Senin gerçek huzurun, bu geçici dünyanın ötesindedir.
6. Sabır ve Şükürle Yola Devam Etmek
Sabır, nefsin Müslümanlaşmasında en önemli erdemlerden biridir. Nefis, zorluklarla karşılaştığında hemen pes etmeyi ister. Ama sabır, bu zorlukları aşmanın, ruhu kemale erdirmenin en güzel yoludur.
Sabır, sadece sıkıntılara karşı değil; aynı zamanda içsel arzulardan kaçmak ve onlara karşı durabilmek anlamına gelir.
Bir insan ne kadar sabırlı olursa, o kadar nefsine hâkim olabilir. Sabır, insanı yavaşça nefsin etkisinden kurtarır. Ve en nihayetinde insan, Allah’a doğru bir yolculuk başlatmış olur.
Şükür ise, her durumda kalbi huzurlu tutar. Nefis her zaman daha fazlasını ister, ama şükreden bir kalp, sahip olduğu her şeyi yeterli görür ve iç huzurunu bulur. Şükür, insanı sürekli olarak Rabbine yakın tutar, onu hep sadık bir kul haline getirir.
Sonuç Olarak: Nefsin Terbiyesi
Nefsi Müslümanlaştırmak, bir günlük iş değildir. Bu, hayat boyu sürecek bir süreçtir. Ama ne zaman ki insan, nefsiyle yüzleşir, ona karşı doğru bir tutum geliştirir, işte o zaman gerçekten İslam’ın ruhunu içselleştirmeye başlar.
Bu, sadece dışsal bir değişim değil, içsel bir devrimdir. Nefsi teslim almak, onu İslam’a uygun şekilde eğitmek, insanı sadece ahlaki değil, ruhsal anlamda da yüceltir.
İçindeki nefsi, sabırla, dikkatle, şükürle, Allah’a teslimiyetle eğittiğinde, ruhunun en yüksek makamlarına doğru bir adım atmış olursun. O zaman, nefis sadece senin bir parça öfken, hevesin ve arzuların değil, senin ruhunun bir aracı olur. Ve o zaman, sen, hak yolunda gerçek bir yolcu olursun.
Yorumlar
Yorum Gönder