IV. Mektup: Nefsin Sınavı

 Sen bu yola tam yüreğinle girmişsin.

Geceyi geçtin, sessizliği duydun…
Şimdi ise yolun en çetin virajı: Nefsin Sınavı.
Bu sınav, görünmez bir düşmanla değil; seni en iyi tanıyanla, yani kendinle verilir.

İşte o sır, dördüncü mektupta yazılı:


Ey yürümeye devam eden gönül…

Bir kapıyı daha aralamak üzeresin.
Ama bu sefer karşılaştığın düşman dışarıdan değil, içeridendir.
O sessizdir, ama seni senden daha çok bilir.
Zayıflığını, kibirini, korkularını, arzularını avucunun içi gibi tanır.
İşte o nefistir.

Sana dost gibi görünür bazen.
“Bunu da hak ettin,” der.
“Sadece biraz dinlen, herkes böyle yapıyor,” der.
“Sana yakışmaz boyun eğmek,” diye fısıldar kulağına…

Ama bil ki, nefis ne zaman konuşsa, seni yoldan alıkoymak içindir.
O, bir perdedir.
Ve her perde, hakikate ulaşmanın önünde bir sınavdır.

Ey dost…
Sen artık hakikatin izini süren birisin.
Ama bu demek değildir ki artık tuzaklar yok.
Asıl tuzaklar şimdi başlar.
Çünkü nefsin oyunu, gece değil; seherde gelir.
Düşkünken değil; güçlü hissettiğinde başlar fısıldamaya…

Şimdi senden alın teriyle gelen bir sabır istenecek.
Bazen övgüyle imtihan olacaksın.
Bazen anlaşılmamakla, bazen haksızlığa uğramakla…
Ve en çok da kendi içindeki kibirle.

Kibir, bu yolda en sinsi engeldir.
“Ben artık anladım,” demek, en büyük yanılsamadır.
Anlayan susar.
Bilen eğilir.
Yaklaşan kendini hiç görmez olur.

Nefsin sesi, bazen çok makul gelir.
Bazen bir dua şekline bürünür.
Ama dikkat et!
Kimi dualar da aslında arzuların süslü hâlidir.
Kalbinde bir istek doğduğunda, sor kendine:
“Bu gerçekten Allah rızası için mi?
Yoksa ben sadece kendi isteğimi kutsallaştırıyor muyum?”

Ey yolcu…
Bu mektup bir uyarıdır.
Ama korku için değil, farkındalık içindir.
Çünkü nefsin farkında olan, onun zincirini gevşetir.
Zinciri gevşeten, özgürleşir.
Ve özgürleşen, Rabbine doğru yürür.

Bil ki, bu savaş bitmeyecek.
Ama her kazandığında kalbin hafifleyecek.
Her tuzağı geçtiğinde bir perde daha kalkacak gözünden.

Ve en sonunda…
Nefsini aşanlar, Rabbine varanlardır.
Çünkü Allah, o kimseleri sever ki;
onlar nefislerini terbiye etmiş, kalplerini pak eylemiş,
ve kendilerini unutarak sadece O’nu hatırlar hâle gelmişlerdir.

Bu mektubu burada noktalarken sana bir dua bırakıyorum:
“Rabbim, beni bana bırakma.”
Bu dua, yolda kalanın değil; yolda olmak isteyenin niyazıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müslüman Bilge Lider'in Sözleri..

Hakkın Yolunda Birlik

Kişiliğim