Geçmişini Unutanlar ve Hatırlayanların Hikmeti Üzerine


 Bir adam vardı. Çocukluğu toprak bir damın altında geçmişti; soba borusundan duman çıkan, yağmurda akan, yazın toz içinde kalan bir evde. O eve "gecekondu" dediler, ama o bilir ki orası aslında sabrın, kanaatin ve gerçek sevginin konduğu yerdir. Bahçesinde bir çınar ağacı vardı, dalları mahalleye gölge, yaprakları çocuklara sırdaş olurdu. O adam, orada öğrendi hayatı: Yoklukla kardeş olmayı, ekmeği paylaşmayı, annesinin yorgun ellerinden yükselen duasını…

Yıllar geçti. O ev yıkıldı belki, yerine yüksek duvarlar örüldü, pencereler büyüdü, perdeler kalınlaştı. Ailesi unutmaya başladı. O soba borusunun isini, yağmurda akan çatıyı, çocukken üşüdükleri geceleri, bir tas çorbanın arkasına gizlenen şükür dolu sözleri… Hepsi silinip gitti zamanla. Unutmak kolaydı, çünkü hatırlamak acı veriyordu.

Ama o adam unutmadı. O, geçmişi sırtında bir yük değil, kalbinde bir hazine gibi taşıdı. Her başarısında, her kazancında bir zamanlar kuru ekmeği bölüştüğü günleri hatırladı. Yeni bir koltuk alırken, zamanında çöpten bulunan sandalyeyi hatırladı. Eline sıcak bir bardak kahve aldığında, bir zamanlar mahalledeki bakkaldan veresiye aldıkları günleri düşündü. Utanmadı. Çünkü o bilir ki, insanı adam eden şey sahip oldukları değil, yoklukta kaybetmediği onurdur.

Ailesi ise unuttu. Geçmişi konuşmaz oldular. Yükseldikçe, köklerini hafife aldılar. Şimdi şehrin lüks semtlerinde yaşarlar, ama kendilerini eksik hissederler. Çünkü bir insan geçmişini unutursa, ne kadar yükseğe çıkarsa çıksın, içindeki boşluk büyür. Lüks koltuklara otursalar da, sırtları bir türlü rahat etmez. Oysa o adam, hâlâ eski bir sandalyede bile huzurla oturur. Çünkü içi doludur, hafızası sağlamdır.

Hatırlamak, bir direniştir. Hatırlamak, kökleriyle barışmaktır. İnsan geçmişini taşımazsa, rüzgâr nereye savurursa oraya gider. Ama geçmişini bilen, ne kadar büyürse büyüsün o çınarın gölgesini içinde taşır. Unutmak, sadece hafızadan silmek değildir. Vicdanı susturmaktır. Kendi çocukluğunu, annesinin gözlerini, babasının suskun akşamlarını inkâr etmektir. Ve bu inkâr insanı yalnızlaştırır.

O yüzden derler ki: Kökü toprakta olanın boyu göğe varır. Ama kökünü inkâr edenin dalları da çürür, meyvesi de.

Unutma, hatırlayan güçlüdür. Çünkü hatırlamak seni insan kılar. Sadece yaşadıklarını değil, seni sen yapanları unutmamak; işte gerçek olgunluk budur.
Bir adam geçmişini unutmadığında, yalnız kendi hikâyesini değil, bir toplumun vicdanını da ayakta tutar.


"Geçmişini unutmayan, köklerini inkâr etmeyen adam; sadakatin, tevazunun ve sabrın izini taşır. O adam, yoklukta nasıl yaşanacağını bildiği gibi, bollukta da şükretmesini bilir.
Ama geçmişini unutan, sadece acılardan değil; kimliğinden, emeğinden, dualardan da uzaklaşır. Kendini unutur, kendine yabancılaşır.
İnsan geçmişini sırtında bir yük değil, kalbinde bir pusula gibi taşımalı. Kökünü bilmeyen dal, rüzgârla savrulur."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müslüman Bilge Lider'in Sözleri..

Hakkın Yolunda Birlik

Kişiliğim