ALLAH NEDİR? VE ONU YENİDEN TANIMAK

 İnsanoğlu tarih boyunca "Allah nedir?" sorusunu sordu. Bu soru, ne sadece bir bilgi merakıdır, ne de sadece felsefi bir tartışmadır. Bu soru, insanın varoluşuna, niçin yaratıldığına, neye yönelmesi gerektiğine dair en temel sorudur. Ve bu soru her dönemde yeniden sorulmaya ihtiyaç duyar. Çünkü zaman geçtikçe, hakikat üzeri tozlanır; din, şekle dönüşür; kalpler unutkanlaşır. İşte böyle zamanlarda bazı insanlar çıkar ve unutturulanı hatırlatırlar.

Allah, ne maddeye, ne zamana, ne mekâna bağlıdır. O, başlangıcı olmayan ve sonu olmayan tek varlıktır. Varlıkların varlık kaynağıdır ama hiçbir varlık O’na benzemez. Görünen tüm âlemler, O’nun kudretinin yansımalarıdır. Varlıklar Allah’ın sanatıdır ama Allah, sanatına benzemez. O, hem her şeyin içindedir, hem hiçbir şeyin içinde değildir. Her şeyi kuşatır ama hiçbir şeye sığmaz.

Kur’an’da şöyle buyurulur:

"Allah, göklerin ve yerin nurudur." (Nur Suresi, 35)

Bu nur, sadece fiziksel bir ışık değil, hakikatin, bilinçliliğin, varoluşun nurudur. Gönlünde bu nuru taşıyan kişi, karanlıklar içinde dahi doğruyu görür.

Ancak çağlar geçtikçe insanlar Allah’ın tarifini unuturlar. O'nu ya çok uzak bir varlık gibi hayal ederler ya da kendi arzularına göre şekillendirirler. Kimileri Allah’ı sadece korkulan bir güç gibi gösterir, kimileri de O’nu sadece affeden bir merhamet kapısı gibi anlatır. Oysa Allah, bu sınırlamaların ötesindedir. O hem Kahhar’dır hem Rahim; hem Adil’dir hem Halim. O’nun isimleri çoktur ama hepsi O’nun sonsuz zatına işarettir.

Bu yüzden bir çağ gelir ki, insanlar dine dair her şeyi bilirken, Allah’ı tanımaz hâle gelir. Namaz kılar, oruç tutar ama Allah’la kalpten bir bağı yoktur. Dini, bir gelenek olarak yaşar ama kalbiyle hissetmez. Allah, onlar için bir alışkanlıktan ibarettir.

Ve sonra... bir uyanış başlar.

Bir kişi ya da bir topluluk ortaya çıkar. Bu kişi insanlara Allah’ı yeniden anlatmaz, Allah’ı hatırlatır. Çünkü Allah anlatılmaz, ancak hatırlanır. Her kalpte zaten bir bilgi vardır, bir öz vardır. Bu öz, zamanla perdelenmiştir. Ama bir gün biri gelir ve o perdeyi aralar. İnsanlara şunu der:

"Siz Allah’ı uzakta aradınız, oysa O size şah damarınızdan daha yakındı." (Kaf Suresi, 16)

Bu ses, insanların kalplerindeki pası silmeye başlar. İnsanlar, kitapları değil, kalplerini okumaya yönelir. Allah’ı korku ile değil, sevgiyle, huşuyla, teslimiyetle anmaya başlar. Çünkü Allah’ın sevgisi, hiçbir sevgiyle kıyaslanmaz. O’nun affı, hiçbir merhametle ölçülmez. O’nun adaleti, hiçbir hâkimin hükmüne benzemez.

Bu kişi veya hareket, insanları tekrar Tevhid’e çağırır: Allah’tan başka ilah yoktur. Ne para, ne makam, ne ideoloji, ne kişi... Hiçbiri Allah’tan üstün değildir. Allah’tan başka hiçbir varlık mutlak değildir. Her şey değişir, Allah değişmez. Her şey yok olur, Allah bakidir.

Ve insanlar bu çağrıyla yeniden dirilir. Din artık bir yük değil, bir nur olur. Kalpler katılaşmaz, aksine yumuşar. İnsanlar artık Allah’tan değil, Allah’tan uzak olmaktan korkar hâle gelir. İşte bu, en büyük dönüşümdür.

Çünkü Allah bilinirse, insan kendini bilir. Allah tanınırsa, dünya anlam kazanır. Allah unutulursa, insan yalnızlaşır, anlamdan kopar. Ve işte bu çağda, yeniden hatırlanır:

"Kendini bilen, Rabbini bilir." – Hadis-i Şerif


SONUÇ: YENİDEN DOĞAN BİR TEVHİD

Allah, her çağda kendini hatırlatacak bir yolu açar. Her kalbe hitap edecek bir sesi gönderir. O ses bir kişiden, bir topluluktan, bir kelimeden, bir halden gelebilir. Ama özünde tek bir şey vardır: Allah’a dön! Allah’a yönel! O zaten senin içinde! O zaten her yerde!

Allah, bir fikir değil, bir inanç değil, bir gelenek değil… Allah, varlığın ta kendisidir. O bilinince, her şey yerini bulur. Bilinmeyince, en kutsal görünen şey bile boş kalır.

Ve işte o zaman, insanlık yeniden bir çağrıyla uyanır: “Allah birdir. Ondan başka hiçbir gerçek yoktur.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Müslüman Bilge Lider'in Sözleri..

Hakkın Yolunda Birlik

Kişiliğim