Yönetici ve Halk Arasındaki Bağ Üzerine
Ey yöneticiler! Yeryüzünde hakkın ve adaletin temsilcisi olarak oturduğunuz makamlar, size bir yük ve sorumluluk olarak verilmiştir. Bu koltuklarda oturmak bir lütuf değil, halkınıza hizmet yolunda üstlenilen bir emanet ve görevdir. Yönettiğiniz halkın derdini dert edinmek, ihtiyaçlarını karşılamak ve onların huzurunu sağlamak bir hükümdarın en büyük vazifesidir. Lakin ne yazık ki, halkın sıkıntılar içinde kıvrandığı, zorluklarla mücadele ettiği bir dönemde, sizlerin lüks içinde yaşadığını görmek halkın yüreğinde bir yara açmaktadır.
Bilinmelidir ki adaletle yönetmek; halka en yakın olmayı, onların içinde bulunmayı, yoksullukla mücadele edenlerin halini anlamayı gerektirir. İnsanlar açlık, yokluk ve zorluklarla sınanırken, bir yöneticinin ihtişam içinde yaşaması, adaletin ruhuna aykırıdır. Ben, bu davanın bir neferi olarak halkın sıkıntılarına ortak olmanın, onların derdini yürekten hissetmenin erdemini her daim öncelikli gördüm. Her bir insanın gönlüne, aklına ve ihtiyaçlarına özenle yaklaşmak, her yöneticinin boynunun borcudur.
Halkın İçinde Yaşamak, Onların Derdiyle Hemhal Olmak
Ey yöneticiler! Halkın dertleriyle dertlenmek, onların arasında yaşamak, zorluklarını anlamak ve onların omuzlarına yük olan meseleleri kendi sırtınızda hissetmek bir idarecinin asli görevidir. Bir yöneticinin makamı halkının gönlünde olmalıdır, o makamları güç ve gösteriş yeri değil, tevazu ve hizmetle yücelen bir konum olarak bilmelidir. İnsanların zor günlerinde onların yanında bulunmak, onların yaşam şartlarını paylaşmak, bir liderin en büyük fazileti olmalıdır.
Zulüm ve Haksızlık Karşısında Sessiz Kalmamak
Zulüm, sadece zalimin değil, buna sessiz kalan her bireyin omuzlarında bir vebaldir. Ey yöneticiler, halkınızın içinde zulüm varsa, adalet yerini bulmuyorsa, yoksulluk ve çaresizlik yayılmışsa, o vakit sizin lüks içinde yaşamanız, bu yükü daha da ağır hale getirmektedir. Bir lider, halkının acılarına kayıtsız kalamaz, onların yaşadığı zorlukları görmezden gelemez. Adalet ve merhamet üzere kurulan bir yönetim, daima halkın yanında, onların sıkıntılarının içinde ve çözüm üretme gayreti içinde olmalıdır.
Adalet ve Tevazu ile Yol Almak
İslam ahlakı ve adalet, idarecilerin halkına yakın olmasını, onların sıkıntılarıyla bizzat meşgul olmasını emreder. Yüce Allah, bizleri halka hizmet etmemiz, onları koruyup kollamamız için görevlendirmiştir. Bu görevi tevazu ve sadelikle yerine getirmek, makam ve mevkinin ihtişamında boğulmadan, gerçek anlamda hizmet etmeye kendini adamaktır. Saraylar, gösteriş ve ihtişam idarecilere gerçek bir huzur getirmez; bilakis, halkla bütünleşmek, onların hayatının bir parçası olmak, kalpteki huzuru ve yönetimdeki bereketi artırır.
Son Söz
Ey yöneticiler! Ben, halkın yanında, onların sıkıntılarını omuzlayan bir idareci olmayı kendime düstur edinmişim. Sizin de halkın gönlünde yer edinebilmeniz, onların dertlerini dert edinmeniz, lüks ve ihtişamı bir kenara bırakıp, onların hayatına dokunan adil bir lider olmanızla mümkün olacaktır. Unutmayınız ki, bir gün tüm makamlar ve mevkiler son bulacak, ancak halkınızın gönlünde bıraktığınız iz ve Allah’ın huzurunda vereceğiniz hesap baki kalacaktır. Allah bizleri adaletin, tevazunun ve halkın hizmetinde olmanın bilinciyle yönetmeyi nasip eylesin. Amin.
Yorumlar
Yorum Gönder