Toplumsal Çöküş ve Umut Işığı
Bu zor günlerde, milletimizin çektiği sıkıntıları derinden hissediyorum. Ekonominin ve sağlık sisteminin bozulduğu, güvenin yok olduğu bir dönemdeyiz. Halkımız, hayatını sürdürmek için gerekli olan en temel ihtiyaçlarına dahi ulaşmakta güçlük çekiyor. Enflasyonun ağırlığı altında ezilen, geçim derdiyle boğuşan bir toplumun içinde bulunuyoruz. Adaletin ve refahın, mazlumların ve yoksulların yanında olması gerekirken, ne yazık ki adaleti sağlayacak eller zayıf, güçsüz ya da adaleti görmezden gelir hale gelmiş durumda.
Doktorlara Güvenin Yitirilmesi ve Sağlık Sisteminin İflası
Bir toplumun en temel ihtiyaçlarından olan sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan güvensizlik ve bozulma, en derin yaralarımızdan biridir. Halkımız, hastanelere gitmekten korkar hale gelmişse, doktorlara olan güven sarsılmışsa, bu yalnızca sağlık sisteminin değil, aynı zamanda toplumun tüm değerlerinin yara aldığının bir göstergesidir. Sağlık hizmetleri, ticaretin ötesinde, insan hayatına dokunan bir görevdir. Bu alanda eksikliklerin giderilmesi, yalnızca sağlık çalışanlarının değil, tüm toplumun bir görevi olmalıdır. Çünkü her insan, onurlu ve güven dolu bir sağlık hizmetine layıktır.
Ekonomik Sıkıntılar ve Faiz Kıskacındaki Milletimiz
Ekonomik çöküş, halkımızın omuzlarında ağır bir yük gibi. Faiz sistemi, insanları borç batağına sürükleyen, emeklerini sömüren bir yapıdır. Bu yapı, toplumun manevi değerlerini hiçe sayarak bireyleri yalnızca maddiyat odaklı bir yaşam tarzına zorlar. Faiz, yalnızca zenginleri daha zengin yaparken, yoksulları daha da yoksullaştırır. Bugün geldiğimiz noktada, enflasyonun ezici etkisiyle boğuşan halkımız, yaşama gücünü kaybetmekte, adaletin ve refahın tüm toplum için sağlanması hayal olmaktadır. Bir toplum, ekonomide adalet ve hakkaniyet gözetilmeden refaha ulaşamaz.
Hükümet ve Yöneticilerin Sorumluluğu
Devletin en temel görevi, halkına hizmet etmek, onların güvenini ve refahını sağlamaktır. Ancak, yönetim kademelerinde bu sorumluluğun yeterince yerine getirilmediğini görüyor ve üzülüyorum. İktidar, halkına hizmet etmeyi ve adaleti tesis etmeyi bırakıp kendi menfaatini öncelikli hale getirdiğinde, halkın çektiği acılar da kaçınılmaz olur. Adalet, yalnızca güçlüye değil, her vatandaşa eşit mesafede olmalı; refah, yalnızca zenginlere değil, her bir bireye sağlanmalıdır. Ancak o zaman toplumsal huzur ve güven sağlanabilir.
Umut ve Birlik İçin Çağrı
Habibullah olarak, milletimize sesleniyorum: Bu zor günler geçecektir. Sabır ve metanetle, toplum olarak birlik olmalı, vicdanı ve adaleti gözeten bir toplum inşa etmeliyiz. Haksızlık karşısında susmak, zulme ortak olmaktır. Toplumda gerçek adaleti, güveni ve refahı sağlamak için her birimize sorumluluk düşmektedir. Hep birlikte, daha adil, daha huzurlu bir toplum için çalışmalıyız. Allah, halkımızı bu zor günlerde korusun, adaletin yeniden tesis edilmesi için bizlere yol göstersin.
Sonuç: Adalet, Refah ve Şefkat Üzerine Bir Dua
Habibullah Üstün, yaşanan sıkıntılara rağmen milletimize umut dolu bir mesaj bırakırdı: 'Ey Rabbim, bu milletin üzerindeki karanlığı kaldır, bizlere adaletin ve merhametin ışığını göster. Sadece zenginlerin değil, yoksulların da rahatça yaşayabileceği bir düzen nasip et. Hakkın yanında durarak adaletin tesis edilmesi için bizleri daim eyle. Her bir bireyin güvenle yaşadığı, refahın ve huzurun hüküm sürdüğü bir toplumun inşası için bizlere güç ve sabır ver.'
Yorumlar
Yorum Gönder